Aile şirketlerinde kurumsallaşma süreci nasıl olmalıdır?
![]() |
Tamer Ashraf |
Aile şirketlerindeki kurumsallaşma süreçlerinde dikkat
edilmesi gereken noktaları şu şeklide sıralayabiliriz ;
Aile şirketlerinde kurumsallaşma süreci ailenin talebi
doğrultusunda başlamaktadır veya şirketteki bir yöneticinin talebi ile de
başlayabilir.
Profesyonel yönetici, üst düzey yönetici veya bir birim
yöneticisi şirketteki bazı problemleri aşmak konusunda çıkmaza girdiğinde
destek konusunda bizlere başvurmakta konu ile ilgili hangi desteklerin
alındığında sürece dair bilgiler verilmektedir.
Aile içi sorunlar yaşayan aile şirketleri, problemler baş
gösterdiğinde büyükçe yoğun olan kısmı şirketin yapısından kaynaklanmaktadır.
Bizler bu durumlarda devreye girerek şirketin sorunlarını öne alarak işlemeye
başlıyoruz. Eğer bu durum şirket yapısından aile içinde başka bir problem ile
yaşanıyorsa bu duruma yönelik çalışma olarak "aile anayasası"
düzenlemelerini gerçekleştiriyoruz.
Aile şirketlerindeki kurumsallaşma akışının sağlıklı
ilerleyebilmesi için istenen ailenin de bu konulara destek vermesidir.
Kuralları ilk olarak ailenin işler halde tutması ve bunu devamettirmesi
tarafımızdan yüksek önemle şirketlerimizden istenmektedir.
Kurumsallaşma adımları ve sürecinde aile şirketlerinin
kurallara kati suretle riayet etmesi ve tam destek vermesi gerekmektedir,
yöneticilerin bu anlamda yönlendirilmesi ve kurumca yüksek oranda desteklenmesi
gerekiyor.
Bütün bu çaba ile geldiğinde ve kurallara uygulandığında hem
ailenin, hem şirketin kurumsallaşma süreci hayata geçmiş oluyor.
"Kurallar doğru konulmalı, vizyon doğru çizilmeli, ekip
doğru yönlendirilmeli, ailenin veya işletme sahibinin bunlara sahip çıkması
gerekir. Ardından sabır gösterilmesi gereken bir süreç şirketleri bekliyor
olacaktır”
Geniş bilgi öncesinde 360 derece şirket check-up ınızı
yapmak istermisiniz ?
hemen iletişime geçin..
Aile Şirketleri Kurumsallaşmalı Mı?
Aile Şirketleri dünyada olduğu gibi ülkemizde de en yaygın
bir şirket türüdür. Fortune 500 içinde yer alan şir- ketlerin % 40’ından
fazlasının aile şirketi olduğu bilinmektedir. Ankara Sanayi Odası (ASO)
tarafından yayınlanan “Aile Şirketleri: Değişim ve Süreklilik” konulu raporda
da söz edildiği gibi, dünyadaki işletmelerin yüzde 80`inin aile şirketi olduğu
anlaşılıyor. Rapordan da anlaşıldığına göre, aile şirketlerinin ortalama yaşam
süresi 24 yıl olup, aile şirketlerinin onda yedisi ikinci kuşağa
geçememektedir. Başka bir deyişle Dünyadaki her 10 aile şirketinden sadece 3
tanesi ikinci kuşağa devredi- lebiliyor. Bunların da aşağı yukarı yarısı üçüncü
kuşağa kalmadan yok olup gitmektedirler.
Dünyada ülkeden ülkeye yüzde 75-80 arasında değişim gösteren
aile şirketi oranının ülkemizde aşağı yukarı % 95 olduğunu görüyoruz. İkinci
kuşaklara kalan oran dünya verilerinde olduğu gibi % 30. Bu veriler değerlen-
dirildiğinde aile büyüğünün (ustanın/patronun) yıllardır onların deyimiyle
“tırmalayarak büyük emek ve özveriy- le birkaç çırağıyla küçük sanayi
sitelerinde kurdukları atölyelerinin, şimdilerde organize sanayi bölgelerinde
yüzlerce istihdam yaratmanın haklı gururunu yaşarken geleceklerinin de ciddi
oranda risk altında olduğunu görüyorlar.
Aile Şirketlerinin Kurumsallaşma sürecini nasıl
yönetmelidirler?
Bir Şirketin Kurumsallaşma Düzeyi Nasıl Anlaşılır.
Aşağıdaki sorular bir şirketin kurumsallaşma düzeyini kendi
kendine tespitinde yardımcı olacaktır:
1.Şirketinizin herkesçe bilinen ve yazılı misyon ve vizyon
tanımları var mıdır?
2. Uzun vadeli kurum stratejisi var mıdır?
3. Şirketin organizasyon yapısı (personel kalitesi ve
yönetim tarzı) kurum stratejisini desteklemekte midir?
4. Yetenekli ve deneyimli profesyoneller şirketiniz ile
çalışmak istiyorlar mı?
5. Onları şirketinizde tutabiliyor musunuz?
6. Şirketin yönetim kurulunda aile dışından profesyoneller
yer almakta mıdır?
7. Yıllık bütçe ve hedefler yazılı olarak belirlenmiş midir?
Her personel ve departman kendi payına düşen bütçe hedeflerini bilmekte midir?
8. Terfilerde objektif kriterler rol almakta mıdır?
9. Şirketinizde çalışanlara “iç müşteri” gözüyle bakılmakta
mıdır?
10. Şirketinizde insan kaynakları, satın alma, muhasebe,
finansman, üretim, pazarlama gibi birimlerinin iş akışları belli midir? Düzenli
olarak raporlar sunmakta mıdırlar?
11. Stratejik hedeflere ulaşılmasını sağlayacak performans
yönetimi, kariyer planlama, yetenek yönetimi gibi insan kaynakları uygulamaları
yürürlükte midir?
12. Her iş için talimat, prosedür, iş tanımları ve prosesler
belirli midir? Herkes buna uymakta mıdır?
13. Giderlerinizi ve maliyetlerinizi gerçek anlamda kontrol
edebiliyor musunuz?
14. İdari işlerin organizasyonu, işe başlama saatinden,
tatillerdeki anlayışına, yönetici atamalarından, ödeme alışkanlığına kadar ki
bütün uygulamalarda kurumun kendisine has ilkeleri ve uygulama kuralları var
mıdır? Örneğin, şirketle ilgili bir karar alınacağında, bu işe kılavuzluk eden
ve herkesin bildiği belirli bir davranış tarzı var mıdır?
15. “Müşteri memnuniyeti” kurulunuz var mıdır? Herhangi bir
müşteri şikayeti nasıl ve ne kadar sürede cevaplandırılmaktadır?
16. Ürünlerinize yazılı garanti verilmekte midir?
17. Kurum içi ve kurum dışı iletişim sistemli bir biçimde
sağlanmakta mıdır?
Yukarıdaki sorulara verdiğiniz cevaplar içinde HAYIR’lar var
ise acilen kurumsallaşma çalışmalarına başlamanız gereklidir.
Aile Şirketlerini Tehdit Eden Eksiklikler Nelerdir?
Aile Şirketlerinde en sık rastlanan ve belli bir büyüme
aşamasına ulaşınca onların yaşamlarını tehdit eden eksiklikler özetle
şöyledir:
1. Aile anayasasının olmaması
2. Uzun soluklu, stratejik planlar yapılmaması
3. Yazılı olarak alınan kararların uygulanmaması
4. Çocukların yönetime hazırlama planlamasının yapılmaması
5. Çabuk karar alıp çabuk vazgeçme
6. Ayrıntılara takılıp önemli konuları atlama
7. Kayıt dışı çalışma
8. Yeterli iç denetim ve iç kontrol mekanizmalarını
oluşturmama
9. Yetenekli ve uzman kişileri istihdam edememe
10. Araştırma ve geliştirme çalışmalarına önem vermemek
11. Yıllık Bütçelerin tüm personelce sahiplenilmemesi
12. Güncel sektör ve rekabet analizi yapmama
13. Çok sık personel değişikliği yapılması
14. Çalışanların ücretlendirilmesinde ve terfilerinde
Performans Değerlendirme sisteminin uygulanmaması
15. Muhasebeyi sadece vergi amaçlı tutma
16. Finansmanın önemini yeterince algılamama
Şirketler belli bir büyümeden sonra inişe geçirmekte ve bu
gidişat birçok işletmede çoğunlukla yok olmayla sonuçlanmaktadır. Yani,
tedbirsiz büyüme şirketlerde kontrolü ve yönetmeyi zorlaştırmakta ve
kurumsallaşma yapılmamamışsa, büyüme o firma için tehlikeli hale gelmektedir.
Ayrıca belirtmek gerekir ki; kurumsallaşmak, sadece
biçimsellik ya da yazılı kaide ve kuralların işyerinde uygulanması olarak da
anlaşılmamalıdır. Kurumsallaşma yolunda kabul edilen ilkelerin ve kuralların
sadece yazılı olması önemli değildir. Önemli olan, bu ilke ve kuralların herkes
tarafından bilinmesi, benimsenmesi ve uygulanmasıdır.
Aile Şirketinde Başarının 3 Koşulu
Aile Şirketlerinin Başlıca Sorunları Nelerdir ?Aile
şirketlerinde en fazla plansızlık sorunu yaşanıyor. Bir aile şirketi büyüdükçe
ve genişledikçe sorunları artar. Şirketlerin bu sorunları önceden öngörüp,
planlarını buna göre yapması gerekir. Aile şirketleri dendiğinde ilk akla gelen
kavram olan kurumsallaşma da şirketlere sorun yaratabiliyor. Şirketlerin her
biri bu terimle yaşam döngüleri boyunca mutlaka bir kere karşılaşır. Bir
şekilde şirketlerinin içinde kurumsallaşma çalışması yürütürler. Fakat problem
bu çalışmalara yeteri kadar önem verilmemesinden kaynaklanıyor. Kurumsallaşma
çalışmaları pek çok kritere dayanır. Bu kriterlerin bazıları diğeri olmadan bir
işe yaramaz.
Aile şirketlerinin uzun dönem plan yapan yapılar olması
gerekiyor.
Diğer şirketlerden farklı olarak da bir sonraki liderlerini
seçmeleri ve yetiştirmeleri hayati önem taşıyor. Yapılan ölümcül hatalardan bir
tanesi de bu zaten. Bir sonraki lider yeterince iyi eğitilmeyebiliyor. Aile
şirketleri yapıları gereği uzun dönem hayatta kalabiliyorlar. Bu uzun
yolculukta da şirketlerin girdiği birbirinden farklı işler olabiliyor. Bu
işleri stratejik olarak taze tutmak da çok önemli. Bunun yanında geleneksel
aile şirketi kültürünü sürdürmek ya da yenilemek de sorun yaratabiliyor.
Başarısız örneklere bakıldığında, bunların her birinde işi
kuran girişimcinin kontrolü bırakmadığını görüyoruz. Zaten aile şirketlerinin
uzun yıllardır eleştirilen tek yönü de budur.
Bunun dışında bir sonraki jenerasyondaki kardeşler arasında
yaşanan sorunlar,
Aile işini çıkmaza sokuyor. Bu örneklerde kıskançlıklar
nedeniyle işlerin battığına bile tanık olabiliyoruz. Bazı aile üyeleri de kendi
özel hayatlarıyla iş hayatını karıştırıyorlar. Kendi özel ilgi alanları için
işi kullanabiliyorlar. İşin kendilerine hizmet etmesini istiyorlar. Sonuçta
başarısız örneklerin her birine baktığınızda, işten kaynaklanan değil aile
üyelerinin kişisel özelliklerinden kaynaklanan sorunların başarıyı etkilediğini
görürsünüz.
Şirketlerin aile üyeleri ve işle kurulacak ilişkiyi
düzenlemek için bu nedenle pek çok oluşum içine girdikleri görülüyor. Aile
meclisi, aile anayasası bunlardan birkaçı. Sizce bunlar ne oranda etkin
kullanılıyor?
Aslında bir aile
şirketinde yapılandırılması gereken üç adet oluşum olmalı.
1-En önemlisi bağımsız bir Yönetim Kurulu.
2- Düzenli aile toplantıları yapmak.
3- Aile meclisi ve anayasasını oluşturmaktır.
Bu çalışmaları yapan ailelerin çok daha başarılı olduklarını
görüyoruz.
Çevik Şirket Olabilmek
İçin Neler Yapılmalıdır?
Hayatta kalmayı canlıların en güçlüsü ya da en zekisi değil,
değişime en iyi ayak uyduranı başarır. (Charles Darwin)
Yirmi birinci yüzyılın sonuna gelindiğinde dünyada yapısal
ve yaygın bazı değişiklikler yaşandı. Bu değişim engellenemez, geri
döndürülemez ve hızlı bir şekilde gerçekleştiği için, özellikle bazı büyük
şirketler ne yapacağını şaşırmış halde kaldı. Önce yavaş yavaş gümrük duvarları
yıkıldı tek pazar olgusu ve küreselleşme, ilaveten internet, sonuçta ticari
sınırlar ortadan kalktı, rekabet dünyaya yayıldı. Serbest ticaret anlaşmaları
malların dolaşımını hızlandırdı. Kitle iletişim araçlarının gelişmesi algısal
sınırları ortadan kaldırdı; bilgi dünyaya çok kısa bir sürede yayılabilir hale
geldi. Gümrük duvarları ile ülke yasal korumaları da kalktı. Şirketler yedi gün,
24 saat hizmet vermeye başladı. Seçenekleri çoğalan müşterilerin talepleri
gitgide karmaşıklaştı. İnternet, aracıları ortadan kaldırıp son kullanıcıya
doğrudan satış yapma imkanı sağladı. Dünyanın herhangi bir ülkesindeki ürünün
özelliği ve fiyatsal değişiminin dünyanın diğer ucundaki ekonomileri ve
kuruluşları etkileyebilmesi mümkün hale geldi. Şirketlerin artık üç önemli
gündem maddesi var:
• Hızlı
değişimin ortaya koyduğu ön görülemezlik sorunu
• Sıkı
rekabetin meydana getirdiği baskı,
• Ürün
çeşidinin bol talebin az olmasından kaynaklanan müşteri kıtlığı.
Artık günümüz dünyasında internetin hızla yaygınlaştığı,
gümrük duvarlarının kalktığı, küresel rekabetin yayıldığı, değişim ve
belirsizliğin arttığı, müşteri taleplerinin karmaşıklaştığı, teknolojinin yoğun
olarak kullanıldığı bir dünyada hızlılık ve esneklik (yani kurumsal çeviklik)
kimin ayakta ve hayatta kalacağını belirlemektedir. Hızlılık, iş bitirme
süratini; esneklik çevredeki değişimlere uyum sağlama becerisini ifade eder.
Çeviklik ise, ilk defasında ve her defasında zamanında üretim/hizmet sunabilmek
ve çevredeki değişikliklere hemen adapte olabilmek anlamına gelir. Yani
çeviklik aynı anda hem hızlı hem esnek olabilmek anlamına gelir. Kurumsal
çeviklik denilince ürün teslim süresinden, Onlar için var olduğumuz Müşteri
şikayet cevaplama hızına, pazardaki değişikliklere göre yeniden organize
olabilme esnekliğinden, bir doğal afet anında çabuk karar alabilmeye kadar, pek
çok noktada kendini gösterir.
Aile Şirketlerinde İkinci
Kuşak Nasıl Hazırlanmalı?
Aile şirketlerinde özellikle 2. ve 3. kuşağın devreye girme
sürecinde, şirketlerde çok sancılı bir dönemin baş gösterdiğine dikkat çeken
Sönmez: "Örneğin; babanın büyük bir tecrübesi var, şirketi bir yerlere
getirmiş ancak çocuklarını iş hayatından uzak tutmuş. Üniversiteden yeni mezun
olan çocuğunu bir taraftan da işletmenin bir tarafından tutmasını ister. Fakat
orada bir çatışma süreci başlıyor.
Gelişmiş ve
gelişmekte olan birçok ülkede, işletmelerin büyük çoğunluğunu aile işletmeleri
oluşturmaktadır. Türkiye’de de aile işletmelerinin payı büyüktür. Bu yüzden
aile işletmelerinin sosyal ve ekonomik hayatta son derece önemli bir yere sahip
olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz.
Bir yanda tecrübe
bir yanda bilgi var. Bu bir araya gelmediği sürece mutsuzluklar ve çatışmalar
başlıyor. Aslında yapılması gereken şu, bir mentor şeklinde baba çocuğuna zaman
ayırmalıydı ve çocuğunu işletmede daha önce belli sürelerde çalıştırması
gerekiyordu. Ciddi yönetim eğitimlerinin ardından bir plan dahilinde yetki
devredilme planı yapılması gerekiyordu. Bu süreçler sağlıklı atlatılmadığı
zamanlarda kuşak çatışmaları baş gösteriyor ve işletmeyi bekleyen büyük tehlikeler
baş gösteriyor.
Küreselleşmeyle
birlikte özellikle rekabetin artması, teknolojinin hızlı bir şekilde gelişme
göstermesi yönetim konularının önemini artırmış ve aile işletmeleri konusu,
yönetim konuları içerisindeki en önemli hususlardan birisi haline gelmiştir.
Konuyla ilgili kitaplar, makaleler yazılmış, aile işletmeleri enstitüleri ve araştırma
merkezleri kurulmuştur.
Her Aileye Bir Aile
Anayasası Hazırlanmalıdır.
Her aile şirketi için
aynı saptama doğru olmayabilir. Ancak, sorunlar çok benzer… Kurucu, çocuklar,
kuzenler ve damatlar derken, aile hızla büyüyor. Karar alma, yeni bireylerin
yönetime katılması ve sonraki kuşağın durumu. Her yerde durum aynı. Dünyanın
önde gelen şirketlerinin yöntemi, son yıllarda Türkiye’de de uygulanıyor. Önce
bir “Aile Anayasası” hazırlanıyor, ardından “Aile Konseyi” (Meclisi)
oluşturuluyor. Böylece, yaşanan klasik sorunların önüne geçiliyor, kalıcılık
sağlanıyor.
Sabancı Grubu’nun
kurucusu Sabancı Ailesi, çok büyük bir aile yapısına sahiptir. Grubun başkanı
Sakıp Sabancı,bir “Sabancı Ailesi Soyağacı” kitapçığı hazırlamıştı. Bu kitap
incelendiğinde, neredeyse bir “Sabancı Köyü” oluşturacak kadar aile üyesi, nüfus
olduğu ortaya çıkıyordu.
Türkiye’de aile
şirketleri İstatistikler, Türkiye’de “4. kuşağa” ulaşabilmiş aile şirketi
oranının yüzde 6’yı geçmediğini ortaya koyuyor. Bu sonucu doğuran en önemli
etken ise aile içi iletişimsizlik. Buna önlem olarak dünyada pek çok aile
şirketinin giderek daha yaygın olarak kullandığı “Aile Konseyi” formları oluşturuluyor.
Aile şirketlerinde
yaşanan bir diğer sorun ise ikinci kuşakların, ilk kuşak karşısında fikrini
rahatlıkla dile getirememesi. Türkiye’de çocuklara şirket içinde de çocuk
gözüyle bakılıyor ve fikirleri ciddiye alınmıyor. Oysa, bazen gençler sorunlara
daha etkin çözümler üretebiliyor. Ayrıca, mücadeleci bir hayat süren aile
başkanı, ‘ben çektim, çocuğum çekmesin’ yaklaşımıyla, bir sonraki kuşağı
korumacı bir tavırla büyütüyor. Bu nedenle de her iki kuşak yaşamın farklı
renklerini tadıyor
Kazanan ve Kaybeden
Aile Şirketleri?
Başarı ve gelişime açık olan Aile Şirketleri kazanırken, iç
politikalarına gömülen, yöneticilerin görev ve yetkilerini karıştıran Aile
Şirketleri kaybeden olmaya mahkumdurlar.
Aile Şirketlerinde
Kurumsal yönetim yeterli mi? Coulson-Thomas’’ın dikkat çektiği ve Avrupa,
Amerika ve Asya’’da faaliyet gösteren 300’’den fazla şirketin Aile
Şirketlerinin profilini ortaya koyan bir araştırmaya göre, kritik başarı
faktörleri ulusal sınırların ve sektörlerin ötesine geçiyor. Bazı şirketler
doğru büyüyor ve kazanıyor, bazıları ise kaybediyor. Kazanan ve kaybeden
yönetim kurullarının birbirinden çok farklı ve zıt özellikleri var. Kazanan
Aile Şirketlerinin en tipik özelliği, kazanmayı ve sürdürmeyi başarma
isteklerinin her zaman canlı olması.
Ana hedefleri
müşterilerine sağladıkları katkı ile birlikte hissedarların karını artırmak.
İkinci ortak özellikleri ise dikkatli olmaları. Ayrıca iş dünyasında ve
çevrelerinde olan bitenlere ilişkin iyi gözlem yapmaları... Olabilecekleri
önceden tahmin etme yeteneğine sahip kazanan yönetim kurulları, var olandan
yola çıkarak uzun vadeli bir görüş benimsiyor ve bunu da stratejik liderlik
anlayışı ile eşgüdümlü yürütüyor. Bu gruptaki yöneticiler, hem kendi
hareketlerinden hem de şirkette yapılan her şeyden kendilerini sorumlu hisseden
yönetim tarzına sahip.
Kurumsal yönetimin
stratejik ve iş geliştirme bakışını derinleştirmek için iç etkilerin yanı sıra
dış faktörlere karşı da oldukça hassas olan yönetim kurulları, bu yaklaşımları
sayesinde oluşabilecek birçok sorunu önceden yok edebiliyor. Bir diğer önemli
özellikleri ise şirket içinde ve dışında tüm iletişim kanallarını açık tutmak
ve söylenenleri dinlemek. Kurullar, aracı yerine direkt iletişim kurmayı tercih
ediyor.
Yeniden Yapılanma ve/veya Değişim Karaı Alan Şirketlerin İzlemesi Gereken
Yol
Büyüdüğünü ve geliştiğini hisseden firmaların sahip ve
yöneticileri önce YENİDEN YAPILANMA (YY) ya karar vermeli, nasıl yapması
gerektiğini araştırmalı ve kendilerini aşan konularda dışardan bilgi ve deneyim
“DANIŞMAN” transfer etmelidir.
Bu sürece girmiş olan
firmaların karşılaşacağı problemler ile uygulaması gereken tekniklerin
bir kısmı aşağıda sıralanmıştır.
İşin planlama safhasından önce idealler ve hedefler, bir
başka anlatımla da şirket misyon ve vizyonu açıkça ortaya konmalıdır.
Neden YY’ya ihtiyaç duyulduğuna dair ana hedef belirlenmeli
(muhtemelen bir beyin fırtınası çalışması yapılarak mevcut durumun resmi
çekilmeli.) ve bu hedef asla terk edilmemelidir.
Planın kapsamı ve değişimin sahası tespit edilmeli ve bunun
dışına çıkılmamalıdır.
Yapılacak değişimin mutlaka bir zaman sınırlaması olmalıdır.
YY’nın tek bir lideri olmalıdır. Bu kişiye yetki ve
sorumluluk verilmeli, çalışmaları o yürütmeli, onayları o yapmalı, uygulamaya
koymalı ve denetlemelidir.
İşin büyüklüğüne göre liderin altında bir ekip
oluşturulmalıdır. Bu ekiptekiler birbirlerine saygılı, gerektiğinde motive
Eden, tüm fikirleri sonuna kadar dinleyip birlikte değerlendirebilmelidir.
YY alibi tüm firmaca desteklenmeli,aldıkları kararlar
uygulamaya konulmalı ve kendilerine tüm imkanlar sunulmalıdır.
Bu eylemde yaratıcılığa önem verilmeli, yeni fikirlere açık
olunmalıdır.
YY çarpıcı olmalı, köklü, göze çarpan ve hissedilen
değişimler içermelidir.
Eski duruma göre görünen, hissedilen bir fark yaratılmalı,
değişim hemen fark edilmeli, beklenmeyen gerçekleşmeli ve harcanan paraya
değmelidir.
Dışardan bakan bir gözün izlenimleri alınmalı,bunun için
danışmanlık almaktan çekinilmemelidir.
Değişim önem sırasına göre planlanmalıdır
Takım ruhu oluşturulmalıdır
Ekonomik ve tasarruflu olunmalı ve bir bütçe
oluşturulmalıdır.
Yeni sistem detaylandırılmalı, yeni iş akışları planlanmalı,
her kesin anlayabileceği dille yazılmalı.
Arşive önem verilmeli,geçmiş yırtılıp atılmamalıdır.
Firma felsefesi çerçevesinde, davranış ve karar modelleri
oluşturulmalı.
Firma ruhu ile sistemin uyumu birleştirilmelidir.
Tüm tahminler değerlendirilmeli, ancak son sözü lider
söylemelidir.
İşe uygun bilgisayar sistemi ve ofis kurulmalıdır
Bu yeni sistemin nasıl tanıtılacağı planlanmalıdır.
Yönetim 3 Temel Parametresi
İletişimin son derece kolaylaştığı, bilginin neredeyse ışık
hızıyla yayıldığı günümüzde bir şirketi yönetmenin de artık o kadar kolay
olmadığı, işin içinde olanlar tarafından takdir edilecektir. Bir taraftan
krizle boğuşan ekonomiler, artan rekabet ve azalan kârlılık, diğer taraftan
giderek daha kaygan bir zeminde hareket eden çalışanlara bağlı işgücü kaybı
gibi faktörler, bir şirketi yönetmeyi ve ayakta tutmayı zorlaştırıyor.
Şirketlerin iyi yönetilmesi için profesyonel eğitimler veriliyor ve bunların
faydası aşikârdır. Ancak bu yazımda size, bir yönetici olarak hep aklınızda
tutmanız ve sürekli gözetlemeniz gereken 3 cepheden bahsedeceğim:
Organizasyonun içinde neler oluyor?
Öncelikle şirketinizin iç dinamiklerini kontrol edebiliyor
olmalısınız. İş süreçlerinin verimliliği, kârlılık ve çalışan memnuniyeti en
önemli faktörler arasında yer alır.
Organizasyonunuzun dinamik kalabilmesi ve değişen yapınızı
sürekli yansıtabilmesi gerekir. Dinamik bir organizasyonla, çevik bir şirkete
kapı aralamış olacaksınız.
Kurumsallaşma konusunda atacağınız adımlar ve daha da iyisi
bunu bir süreç haline getirerek sonuçlandırmanız, sizi yukarıda saydığım
özelliklere programlı bir şekilde yaklaştıracaktır.
Müşteri tarafında neler oluyor?
Şirketinizin faaliyet sebebi müşteridir. Onu dinlemeniz,
memnuniyeti konusunda fikir sahibi olmanız ve olumsuz durumlar için önlem
almanız bir zorunluluktur. Memnun ve sadık müşteri kitlenizi oluşturmak için
yapmanız gerekenlere odaklanmalısınız. Bu kitle, şirketinize yeni müşterilerin
de katılmasını kolaylaştıracaktır.
Müşterinizin sizden “yeni” olarak ne beklediği çok
önemlidir. Gelişen ihtiyaçları hemen fark etmeniz ve buna göre konumlanmanız,
inovatif kalmanızı sağlar. İnovasyona önem vermeksizin müşteri kitlenizi
büyütmeniz, neredeyse imkânsızdır.
Rakipler tarafında neler oluyor?
Pazarda sizinle birlikte yer alan rakiplerinizin ne
yaptığını bilmeniz çok önemlidir. Tek başınıza değilsiniz ve müşterinizin
tercih edebileceği başka alternatifleriniz de var. Onların ne yaptıklarını, ne
gibi gelişmeler kaydettiklerini izlemek zorundasınız.
Rakiplerinize göre önde olabilmek için ise, öncelikle mevcut
durumuzu çok iyi bilmek zorundasınız. Elinizde bir mevcut durum analiziniz var
mı? Bu analizin sonuçlarına göre ne yapmaya odaklanmanız gerektiğini biliyor
musunuz?
Ücretsiz Kurumsal Check-Up çalışmamızda, birçok alt analize
müracaat ederek net bir fotoğrafınızı çekiyor, diğer bir deyimle size ayna
tutuyoruz. Şirketinizin büyüklüğüne göre en azından bir kurumsal “SWOT” analizi
gerçekleştirerek, güçlü ve zayıf yönlerinizi tanımanızı öneriyorum.