31 Ocak 2019 Perşembe

Yeni bir jeopolitik mücadele alanı olarak 5G teknolojisi

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ


Tamer Ashraf
Küresel dengeler açısından belki de nükleer teknolojilerden daha fazla önem taşıyan 5G teknolojisi, günlük hayatımıza girmesine daha birkaç sene olmasına rağmen şimdiden ABD ile Çin arasındaki küresel rekabetin merkezine oturmuş durumda.

5G iletişim teknolojisi, günlük hayatımıza girmesine daha en azından birkaç sene olmasına rağmen, şimdiden küresel düzenin büyük gücü Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile yükselen gücü Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki rekabetin merkezine oturmuş durumda. 

ABD yönetimi, Çin’in telekomünikasyon firmalarına yaptırımlar getiriyor ve ABD’li firmaların kritik iletişim ağlarında Çin malı ekipman kullanmalarını tamamen yasaklamaya hazırlanıyor. 

Konuyu ciddi bir ulusal güvenlik meselesi olarak gören Washington, müttefiklerinden de aynı tutumu bekliyor. Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda, dünyanın en büyük telekomünikasyon ekipmanı üreticisi olan Çin firması Huawei’nin 5G ağları ile ilgili ihalelere girmesini yasakladı; halihazırda 3G ve 4G ağlarında Huawei ile çalışmakta olan İngiltere ise 5G konusunda bu firmayı tercih etmeyeceğini bildirdi. 

Diğer yandan Huawei’nin mali işler müdürü Mıng Vancou'nun ABD’nin talebi üzerine İran’a karşı yaptırımların şirket tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Kanada’da göz altına alınması, sonrasında da ABD Adalet Bakanlığı'nın Huawei’nin banka dolandırıcılığı yaptığı ve Amerikan şirketlerine ait ticari sırları çaldığına dair iddianameler hazırlaması konuyu çok farklı boyutlara getirdi. 

Çin ise ABD yönetiminin devletin gücünü kullanarak Çinli firmalara zarar vermeye çalıştığını ileri sürüyor.

 Konu, iki güç arasında devam eden jeopolitik mücadelenin en son ve halen en şiddetli çatışmalarının yaşandığı cephesi haline gelmiş durumda.

ABD’nin endişeleri aslında yersiz değil. Teknolojik alanda üstünlüğe sahip olmak, diğer ülkelerin sahip olmadığı bir teknolojiyi ilk geliştiren taraf olmak, her zaman için uluslararası rekabette ön plana çıkmayı, küresel düzendeki güç dağılımında avantajlı bir konuma geçmeyi sağlayan faktörlerin başında gelmiştir. 

Tarih derslerinde savaşları, komutanları, anlaşmaları vs. okuruz, ama aslında tüm bunların ardında teknoloji alanındaki bir mücadele vardır. 

Örneğin, İkinci Dünya Savaşı sırasında nükleer teknolojiler konusundaki yarışta ipi ABD değil de Almanya göğüslemiş olsa, atom bombalarının Japonya’ya değil de ABD ya da müttefiklerine atıldığı, savaşı Almanya’nın kazandığı bir savaştan sonra, tarih nasıl şekillenirdi, bugün nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk?

5G, küresel dengeleri değiştirecek

5G teknolojisi uluslararası ilişkiler ve küresel dengeler açısından belki de nükleer teknolojilerden daha fazla önem taşıyor. 2G, 3G ve 4G teknolojileri büyük ölçüde sesli görüşme ve veri transferi üzerine kurulmuş, teknoloji ilerledikçe hız artmış ve bizler de cep telefonundan konuşup kısa mesaj atarken, rahatça görüntülü görüşme yapar, video seyreder bir hale gelmiştik.

2’den 4’e doğru kademeli bir geçiş vardı; 5G ise çok daha büyük bir sıçrama, devrim niteliğinde bir gelişim olacak. Bu yeni teknoloji ile sadece veri aktarımında hız artmayacak, bununla birlikte yüksek kapasiteli, gecikme süresi kısa hatta sıfıra yakın, düşük maliyetli bir iletişim altyapısı oluşacak. 

Bu da tabii ki istediğimiz videoyu ya da uygulamayı hiç beklemeden indirmenin çok ötesinde imkanlar getirecek. Eşyaların interneti ve yapay zeka bu altyapı üzerinde hayat bulacak; sürücüsüz arabalar, akıllı şehirler, uzaktan yapılan ameliyatlar, robotların çalıştığı tam anlamıyla otomasyona geçmiş fabrikalar 5G ile mümkün olacak. 

Bununla birlikte tabii ki, 5G’nin sivil hayatta olduğu kadar askeri alanda da kullanımı olacak. 

Diğer yandan ekonomiler, sanayi, üretim, hepsi “akıllı” sistemlere geçtikçe bir yandan verimlilikleri artacak, ancak diğer yandan tehditlere de daha açık hale gelecekler. Örneğin birbiri ile 5G üzerinden bağlantılı olarak çalışan bir tedarik zincirindeki fabrikalar daha yüksek verim sağlayabilecek, maliyetleri düşürecekler, ama aynı zamanda siber saldırılara da daha fazla maruz kalabilecekler. 

Bu saldırılara karşı koyabilmek de yine belirli bir teknolojik kapasiteyi gerektirecek. İşte bu nedenlerdendir ki, 5G teknolojisinde üstünlüğe sahip olmak, küresel güç dengelerini yakından ilgilendiriyor ve ABD açısından da ortada hoşnut olunabilecek bir durum yok, çünkü Çin, 5G alanında tüm rakiplerine göre şu anda bir adım önde.

Çin, 2000’lerin başına kadar teknolojiyi dışarıdan alan, başkasının teknolojisi ile fason üretim yapan ve en fazla bu teknolojiyi kopyalayan bir ülkeydi. 

Ancak Çin değişiyor. Düşük maliyet avantajını yitirmiş olan Çin, artık küresel ekonomideki rekabet gücünü başka kaynaklardan elde etmek zorunda ve bunu da ancak kendi teknolojisini üreterek ve bu sayede katma değerini artırarak sağlayabilir. 

2006 yılından beri “Stratejik Yükselen Endüstriler Girişimi”, “Internet+” ve “Made in China 2025” gibi ulusal programlar üzerinden bu hedefe yönelik adımlar atan Çin, aynı zamanda teknoloji alanına ciddi miktarda kaynak ayırıyor. 2016 rakamlarına göre Çin, yıllık 450 milyar doları bulan Ar-Ge bütçesiyle ABD’den sonra bu alanda en fazla yatırım yapan ülke konumundaydı. 

Çin, sahip olduğu devasa imalat kapasitesini yüksek teknoloji ile birleştirdiğinde hem ekonomisini sürdürülebilir bir büyüme sathına oturtabilecek hem de hedeflediği gibi yüzyılın ortasına kadar büyük bir küresel güç olabilecek.

Teknolojide karşılıklı bağımlılık

ABD, Çin’in gelişmiş teknolojilerdeki atılımını kendisine karşı varoluşsal bir tehdit olarak görüyor. 

Ancak bugüne kadar ABD’nin Çin’in yapmış olduğu teknolojik atılımlardan fayda sağlamış olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Her şeyden ABD ile Çin arasında yüksek teknolojili ürünler alanında ciddi bir ticaret var. ABD’li teknoloji üreticileri Çin’e yüksek miktarda satış yaptıkları gibi, teknolojiyi girdi olarak kullanan Amerikalı firmalar da ihtiyaçlarını Çin’den karşılıyorlar. 

ABD Nüfus Sayım İdaresi’nin verilerine göre 2017 yılında ABD’den Çin’e 35,7 milyar dolarlık yüksek teknolojili ürün ihracatı yapılmış ve bunun da yaklaşık yarısını havacılık alanındaki ürünler oluşturmuş. 

ABD’nin Çin’den ithal ettiği teknolojik ürünlerin aynı dönemdeki toplam değeri ise tam tamına 171 milyar dolar. 

Bu rakamın 155 milyar dolarını iletişim ve telekomünikasyon ekipmanları oluşturuyor. 

Söz konusu veriler Trump yönetiminin bu konuda neden bu kadar sıkıntılı olduğunu açık bir şekilde gösterse de ortadaki gerçek şu ki, ABD ile Çin arasında çok ciddi bir teknoloji alışverişi var. 

Diğer yandan ABD ile Çin arasında ortak teknoloji geliştirme konusunda da kayda değer çalışmalar var. 

ABD Nüfus Sayım idaresinin açıkladığı 2016 yılına ait verilere göre Amerikalı ve Çinli akademisyenler tarafından birlikte yazılarak hakemli dergilerde yayınlanan bilim ve mühendislik makalelerinin sayısı 43 bin 968. 

Bir kıyaslama yapılacak olursa Amerikalı ve İngilizlerin ortak makale sayısı 25 bin 858, Amerikalıların ve Kanadalıların 19 bin 704, Amerikalıların ve Türklerin ise 8 bin 455. Bu arada, Microsoft’un ABD dışındaki en büyük araştırma laboratuvarı Pekin’de yer alır ve 21 yıldır Çinli mühendisleri istihdam ederek faaliyetlerini sürdürürken, Huawei’nin de Çin dışındaki en büyük inovasyon merkezlerinden biri 18 yıldır ABD’nin Silikon Vadisi’nde bulunuyor.

Günümüzün dünyası ülkeler arasındaki karşılıklı ekonomik bağımlılık üzerinden şekilleniyor ve böyle bir yapı içerisinde nasıl ticaret savaşları her iki tarafa da zarar veriyorsa, teknoloji savaşları da küresel ekonomiye zarar verme potansiyelini barındırıyor. 

ABD ve müttefikleri, 5G yarışında Çin’i dışarıda tutmaya devam ederlerse konu çift kutuplu bir “teknolojik soğuk savaşa” dönüşecek: bir tarafta 5G’de halihazırda öncü durumda olan ve ticari uygulamasına 2020’de başlayacak olan Çin ve bu teknolojiye daha rahat, daha çabuk ve daha ucuza erişmek istediği için Çin’in yanında yer alacak olan ülkeler, diğer tarafta ise şu aşamada halen Çin yapımı ekipman olmadan nasıl bir 5G ağı kuracağını ortaya koyamamış olan ve ticari uygulamaya 2025’ten önce başlaması mümkün görülmeyen ABD ve müttefikleri.

Bu şüphesiz ki üçüncü ülkeleri de zorlayacak bir durum. Avrupa Birliği her ne kadar Çinli firmaları 5G’ye dahil etmeyeceğine işaret etse de son altı yıl içerisinde toplam piyasa değerleri yarı yarıya azalmış olan Avrupa’nın telekomünikasyon şirketleri, 5G’ye daha düşük maliyetle ve daha hızlı geçmeye ihtiyaç duyuyorlar.

Huawei’nin Türkiye, ABD, İngiltere ve bazı Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere 21 ülkede Ar-Ge merkezi var ve bu merkezler yerel üretime ve bilgi birikimine katkıda bulunuyor. 

Birçok ülke için 5G’de gelinen nokta, ABD ile Çin arasında bir tercih yapılması anlamına gelecek ki, bu da kimse tarafından istenen bir durum değil. 

Bununla birlikte bu durum karşısında bazı üçüncü ülke firmaları kendi aralarında iş birliğine gitmeye başladılar. 5G baz istasyonları kurulmasında iş birliği yapan Koreli Samsung ile Japon NEC ve 5G hizmetleri alanında ortaklık kuran İsveçli Ericsson ile Japon Fujitsu bu durumun göze çarpan örnekleri.

5G teknolojisi küresel ekonomi açısından bir çığır açma iddiasını taşısa da şu anda ABD ile Çin arasındaki jeopolitik mücadelenin yeni bir alanı haline gelmiş durumda. 

Kapsayıcı iş birliği yerine dışlayıcı rekabete gidilmesi, 5G teknolojilerinin gelişimine, dünya çapında yayılmasına ve belki de hepsinden önemlisi bu altyapı üzerinden geliştirilecek ve günlük hayatımızı doğrudan etkileyecek uygulama, yazılım ve cihazların geliştirilmesine sekte vuracak.


30 Ocak 2019 Çarşamba

Plastik atık meselesi

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ


Plastik atıkların dünyanın başına dert olduğu artık tartışma götürmez bir gerçektir. Hatta bunu plastik sanayicileri bile kabul etmiş durumdalar.

Peki hayatımızdan çıkartabiliyor muyuz?

Ne yazık ki hayır, çıkartırmış gibi yapıyoruz.

Batı ülkelerinin plastik atıkla topyekun mücadelesini sadece poşete indirgiyoruz. Sonra da kalkıp “bakın onlar da parayla satıyorlar” diyoruz.

Peki diğer küresel uygulamaları neden gündemimize dahil etmiyoruz?

1 Ocak 2019 tarihinden itibaren alışveriş poşetleri asgari 25 kuruştan satılmaya başladı. Birçok perakendeci de poşet kullanımının yüzde 60 azaldığını belirtti.

Ancak çöp torbası satışının ne kadar arttığından hiç bahseden yok.
Şimdi büyük resme bakma zamanıdır.

Türkiye’de kullanılan ambalaj malzemelerinin yüzde 70’i plastiktir. (Kaynak: PAGEV)

Türkiye’de 1 kişi yılda 440 adet plastik poşet kullanıyor. Bu da 3 kg yapıyor.

Toplam tükettiğimiz miktar da 240 bin ton…

Naylon poşet buzdağının sadece görünen yüzüdür. Bu ülkede yılda 3.1 milyon ton civarında plastik ambalaj kullanılıyor.

Bunun 240 bin tonu poşet olduğuna göre sorunumuzun da sadece yüzde 8’ini oluşturuyor.

Peki bu yüzde 8’den tamamen kurtulabilecek miyiz? Hayır.
Çünkü parayla satılmaya devam ediliyor ve eksilen kısım çöp torbası ile telafi ediliyor. 

Ancak diyelim ki; alışveriş torbası ile çöp torbası toplam miktarını yarıya düşürdük, plastik atık sorununun en fazla yüzde 4’ünü çözmüş olacağız.

Bitti mi? Hayır yine bitmedi!

Türkiye, Kasım 2017- Ekim 2018 döneminde İngiltere’den 80 bin ton plastik çöp ithal etti.

 (Kaynak: BBC News Türkçe)


Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi’nin 6 Kasım 2018 tarihli plastik çöp ithalatına dair uyarılarından bir bölüm sunuyorum:

“Geçtiğimiz hafta içinde İngiltere’de The Guardian Gazetesi’nde yer alan bir haber ‘ülkemizin Polonya ve Çin, Malezya ve Vietnam gibi bazı Asya ülkelerini de geçerek 2018 yılının ilk üç ayında İngiltere’den en çok plastik çöp ithal eden ülke durumuna yükseldiğini’ açıklıyordu. 

Aslında insan sağlığı açısından son derece tehlikeli olan plastik atıkların ülkemize serbestçe ithal edilmesi 2005 yılına kadar dayanıyor.

Uzun yıllardır ülkemiz ile birlikte bu tip atıkların ithalatını yapan Çin, Malezya, Vietnam gibi ülkelerin ithalatlarına son vermesi nedeni ile gelişmiş batı ülkelerinden ülkemize daha çok plastik çöp göndermeye çalışacaklardır. 

Bu tuzaklara kesinlikle düşülmemeli ve aksine ülkemiz bu yıldan itibaren plastik çöp ithaline tamamen son vermeli ve sadece kendi plastik atığını geri dönüşüm ile değerlendirmelidir” şeklinde açıklama devam ediyor.

Başka ülkelerden de çöp ithalatı yapılıp yapılmadığını henüz bilmiyoruz.

Ülkemizde plastik atıklardan hammadde üreten tesisler olabilir. Sorumuz şudur;

Kendi atıklarımız dururken yabancının çöpü ile neden uğraşıyoruz?

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) 2015 yılına dair verileri, Türkiye’nin çöpünün sadece yüzde 1’ini geri dönüşüme yolladığını, gerisini ise katı atık sahasına gönderdiğini gösteriyor. 

Science Dergisi’nde yayımlanan araştırmaya göre, Türkiye plastik atıkları geri dönüştürme konusunda en başarısız ilk 20 ülke arasında gösteriliyor.

Plastik atık gerçeği budur. Bu gerçeğin ışığında plastik poşete dönük bizdeki uygulamanın ‘fantezi’ olarak kalacağını yukardaki matematik söylüyor zaten.

Plastik atıkları azaltma konusunda bir Norveç uygulamasını takdim ediyorum:

2016 yılında 600 milyon plastik şişe geri dönüşümden geçmiş. Oran yüzde 97.

Geri dönüşüme atılan şişe karşılığında ödül sistemi var. 1 şişe içecek alınınca ödenen 1 kron, ambalaj geri dönüşüme atılınca geri alınıyor. 

Bir şişeyi 12 defa geri dönüşümden geçirmek mümkün oluyor. Bu sistemin parasını meşrubat şirketleri ödüyor ve karşılığında vergi indirimi alıyorlar.

Almanya’da da benzer uygulama var. Örneğin Lidl Market kapısı önündeki otomata atılan her plastik şişe için sistem 25 cent tutarında fiş veriyor. 

Markete girip alışveriş yaptığınızda bu fişleri para gibi kullanıyorsunuz.

Yani sistem almak üzerine değil, vermek üzerine kuruludur.
Parayla verdikleri poşetler de onlarca defa kullanılacak kadar sağlamdır. Bunun için tüketici de “sizin reklamınızı yapmak istemiyorum, üzerine logonuzu koymayın” demiyor.

Bizde ise parayı veren tüketici her gün tek kulanımlık bolca poşetle doğayı kirletme özgürlüğüne devam ediyor. Dar gelirli vatandaş ise çare üretmeye çalışıyor.

Bir yetkili, “tuttu bu iş, tüketici bilinçli olduğunu gösterdi ve poşet kullanımını yarı yarıya düşürdü” demiş. Yanlış teşhise bakar mısınız?

Kişi başı geliri 82.000 dolar olan Norveç tüketicisi poşete para vermeye başladığı tarihten itibaren poşet talebini düşürmemişken, 9.000 dolar kişi başı geliri olan Türk tüketicisi yarıya düşürdüğü için Norveçliden daha bilinçli oluyor öyle mi?

Aradaki bilinç farkı değil, 9 katı aşan gelir farkıdır!

Çözümünü söylemeden, her yapılanı eleştiren insan durumuna düşmek istemem.

İşte alternatifli çözüm önerilerim:
  • Plastik poşet tamamen yasaklanabilir, böylece kirleten cezalandırılır.
  • File ve bez torba ile gelene küçük bir indirim yapılabilir, böylece kirletmeyen ödüllendirilir.
  • Çok kullanıma dönük sağlam alışveriş torbası satılabilir.
  • Biobozunur poşet teknolojisi geliştirilebilir, kullanımı özendirilebilir.
  • Kağıt torbaya dönülebilir (Almanya örneği).
  • Kasa gerisinde bedelsiz boş koli stok bölümü oluşturulabilir (Avrupa örneği).
  • Marketler belli alışveriş tutarına file hediye edebilirler. (Toplu alış fiyatı 1.95 TL/Sarıkaya Tic.- Manisa).
  • Daha ucuz olan logolu bez torba reklam malzemesi olarak dağıtılabilir. (Toplu alış fiyatı 1 TL/her yerde).

Görüldüğü gibi bulunan çözüm bunların dışında ve akla ilk gelen en kestirme yol olmuştur. 

Zira bu şekilde bir gider kalemi yok edilmiş, yerine bir gelir kalemi yaratılmıştır. Bunun bir kısmının vergi, bir kısmının gelir olması sonucu değiştirmiyor.

Peki bundan perakendeci nasıl etkilenir?

Bana göre özellikle semt pazarlarına kayma olur. Zira orada ücretsiz poşet ve pazar arabası kullanma imkanı varken, birçok markete pazar arabası ve poşetle girme imkanı yoktur.

Ancak biraz daha beklersek, aylık ve üç aylık müşteri sayılarından ve de ortalama sepet tutarlarından gerçek sonucu görme imkanımız olacaktır.

Bu uygulamayı savunanlar, “Türkiye bu konuda geç bile kaldı, bir yerden başlamamız gerekiyordu” diyorlar.

Ben de diyorum ki; evet geç kaldık ama yanlış yerden başladık.
Batı ülkeleri atıklarını sınıflandırmış, geri dönüşümünü organize etmiş, kimsenin çöpüne müşteri olmadıkları gibi kendi çöplerini ihraç etmiş, halkını bilinçlendirmiş, poşetini ve her türlü plastik ambalajını getiren tüketiciyi ödüllendirmiş, bütün bunlardan sonra da kaliteli poşete bedel koymuşlardır.

Bizdeki ile benzerlik gösteriyor mu?




Gösterim: 787

2019 Şirket bütçeleri için en zor yıl

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ


2019 yılı bütçelerinin hazırlandığı zaman dilimi içindeyiz. Ancak gerçekçi bütçeleri ortaya çıkartacak sağlıklı verilerden yoksunuz ve ekonomik koşullardaki beklentiler de o kadar net değil.

Bütçeyi yaparken kullanılacak geleceğe dair varsayımlar tablosunda; yabancı para kurları, enflasyon oranları, kategorilere göre yapılacak tahmini zam oranları, alım şartları (vade, opsiyon vb), olası kredi alımında kullanım şartları ve oranları, personel alımı ve personel ücretlerinde zam oranları öncelikle yer almalıdır. 

Ancak aşağıda belirteceğim şekilde, bunlara temel teşkil etmesi gereken MB’nın enflasyon tahminlerindeki sapmalar artarak devam ediyor. 

Gerçi 2011 yılından bu yana öngörülen oranlar hiç tutmamıştı ama bu seneki durum bambaşka!

Peki bu durumda yol haritasını nasıl belirleyeceğiz?

Modern yönetimin büyük ustası Peter F. Drucker; “Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız, vardığınız yerin önemi yoktur” diyerek durumu özetlemiş.

O zaman dikkate alacağımız husus sadece son sahne olmamalı, geçmişe de bir göz atmalıyız. Zira son 4-5 yılda da tutmayan şirket bütçeleriyle sık karşılaştık.

İşte 2011-2017 arası MB hedef ve gerçekleşen enflasyon oranları:

Yıl         Hedef         Gerçekleşen     Sapma
2011       %5.5                %10.4            %89
2012          %5                 %6.4            %28
2013          %5                 %7.4            %48
2014          %5                 %8.2            %64
2015          %5                 %8.8            %76
2016          %5                 %8.5            %70
2017          %5                %11.9           %138

Bu seneyi başka yapan ise her çeyrek arasındaki tahminlerde izlediğimiz önemli farklardır.

İşte 2018 yıl sonu için MB tarafından yapılan sıralı enflasyon tahminleri:

Tarih              Tahmin   Değişim oranı
28.12.2017           %7
20.01.2018         %7.9           %13
30.04.2018         %8.4             %6
31.07.2018       %13.4           %59
31.10.2018       %23.5           %75

Henüz yıl sonunu görmediğimiz için son tahminin (%23.5) tutup tutmayacağını da bilmiyoruz. 

Bu tahmin tutsa bile ilk tahminle (%7) son tahmin arasındaki değişim oranı %236’dır. 

Benim yıl sonu enflasyon tahminim asgari %27’dir.

Dayandığım iki nokta var. Birincisi, hükümetin ‘Yeni Ekonomi Programı’nda açıklanan %20.8’lik yıl sonu enflasyon tahmini üzerinden henüz 1.5 ay geçmişken, MB’nın yaklaşık 3 puan daha fazlasını tahmin etmesidir.

İkincisi, 9 Ekim 2018 tarihinde açıklanan ‘Enflasyonla Topyekun Mücadele Kampanyası’na rağmen Ekim ayında da enflasyonun yeni rekorlar kırarak aylık %2.67, yıllık %25.24 olmasıdır. ÜFE’de %45 çıktığına göre; Kasım, Aralık Ocak enflasyonları nasıl düşer?

Tam tersine bu fazlalık TÜFE’ye yansır. 

Aynen bütün gayretlere rağmen fiyatların Ekim ayında da yükselişini sürdürdüğü gibi…

MB gıda fiyat enflasyonunu da 2018 yılı için %13’ten %29.5’e yükseltti. Bunun da %33 olarak gerçekleşeceğini tahmin ediyorum.

Şimdi gelelim 2019 yıl sonu için yapılan %15.2’lik tahmine (Temmuz ayında öngörülen %9.3 idi).

Yukarda anlattıklarımdan sonra önümüzdeki sene bütçeleri için bu enflasyon oranını dikkate almanın ne kadar sağlıklı olabileceğini takdirlerinize sunuyorum. 

Sadece ÜFE’deki birikimin TÜFE’yi tetikleyeceğini dikkate alsak bile, bu tahmine en az 8 puan ilave etmek gerekir.

Ekonomik konulardaki beklentilere gelince; enflasyonun ilacı olan sıkı para politikasının nasıl uygulanacağına bakmamız gerekiyor.

Şimdi gözümüzde bir canlandırma yapalım.

Sıkı para politikasına göre; MB büyük ihtimalle bankalara vereceği paranın faizini yükseltir. 

Kurum elindeki tahvilleri iç piyasaya satarak ve diğer araçları kullanarak piyasadaki para miktarını azaltır. Yani böyle olması gerekir.

Faizler yükseldikçe finansman maliyeti artacağından, yatırım harcamaları azalır. 

Elbette bunun devamı da tüketim harcamalarını düşürür. Toplam talep düşünce arz fazlasının oluşması kaçınılmazdır. 

Bu durum ürünlere kolay zam yapılmasını önler, çalışanlar da aşırı ücret zammı istemezler. Böylece enflasyon frenlenmiş olur.

Şimdiye kadar gerçek sahnede böyle bir şey gördük mü? 
Hayır.
Peki seçim nedeniyle en az 5 ay daha görme ihtimalimiz var mı? Bence yok, bu kararlarda gecikme riski güçlü ihtimaldir. Hatta ilk sinyaller gelmeye başlamıştır bile. 

Zira MB sıkı para politikası duruşuna devam edeceğini açıkladığı gün, Bakanlığın da yıl sonuna kadar 6 ayrı sektörde KDV ve ÖTV indirimlerini açıklaması, para politikası ile maliye politikasının uyumsuzluğunu ortaya koymuştur.

Neticede vazgeçilen bu vergiler bütçeye “bütçe açığı” olarak yansıyacak ve bir şekilde yeni vergilerle vatandaştan tahsil edilecektir. 

Üstelik otomobil, mobilya, beyaz eşya, konut alan ve satan daha çok üst gelir grubu iken; elektrik, doğal gaz, akaryakıt gibi üretim girdileri ile temel mallara gelecek zamlar iğneden ipliğe herkesin enflasyon yükünü artıracaktır. 

Elbette “bütçe açığı” kamu harcamalarında da tasarrufu gerektiriyor ama bu ihtimalin zayıf olduğunu geçmiş tecrübelerimiz bize söylüyor.

Dövizin seyrine gelince; Türkiye ekonomisinin dışa bağımlılığı azalmadığı ve net dış borç ödeyicisi konumumuz değişmediği sürece yüksek kur sorunu kolay çözülemez.

Bu tespitler ışığında bile gerçeğe yakın bütçeler hazırlamak kolay değildir.

Bilhassa gıda perakendecileri için önerilerim:
  • Her şirket kendi enflasyonunu bulmalı ve gelecek yıl tahminini de buna göre oluşturmalıdır.
  • Bütçe ya üçer aylık dilimler halinde yapılmalı, ya da her üç ayda bir revize edilmelidir.
  • Enflasyon payı kadar bile ciro artışı zor göründüğü için (tüketim düşeceğinden) bu seneye özel ek büyüme payı düşünülmemelidir.
  • Bu durumda gider bütçelerinde önemli tasarruf planlanmalıdır. Zira 2019 yılına girilirken, bir taraftan ekonomik durgunluk, diğer taraftan fiyat artışları devam edecektir (stagflasyon riski).
  • Peter F. Drucker; “Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız, vardığınız yerin önemi yoktur”.
    Kur riski ve alacak tahsilatı perakendeciden çok tedarikçiyi tedirgin ettiği için ilişkileri olumsuz etkilemesi ve rakamlara yansıması ihtimali göz ardı edilmemelidir.
  • Nakit akım bütçesi en öne alınmalıdır. O sene bu senedir.
  • Gıda enflasyonunun bu kadar yüksek olması; orta ve alt gelir grubuna hizmet veren gıda perakendecilerinde ciroları daha fazla etkileyecektir. 
  • Bu bakımdan yönetici kadroların hem bütçeyi oluşturmada hem de bütçeyi gerçekleştirmede yaşayacakları zorluklar anlayışla karşılanmalıdır.




Gösterim: 842

20 Ocak 2019 Pazar

Limited Şirketlerin Özelliklerini İnceleme ve Özet Şekilde Sunma

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

Limited Şirketlerin Özellikleri

Bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulur; esas sermayesi belirli olup, bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşur.

Amaçları:

Limited şirket, kanunen yasak olmayan her türlü ekonomik amaç ve konu için kurulabilir.
Limited şirketler sigortacılık, bankacılık alanında faaliyet gösteremezler.

Ortaklar:

Ortak sayısı elliden (50) çok olamaz.
Tek ortaklı limited şirket kurulabilir.
Ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler.
Şirket, esas sermaye paylarını içeren bir pay defteri tutar. Ortakların, adları, adresleri, her ortağın sahip olduğu esas sermaye payının sayısı, esas sermaye paylarının devirleri ve geçişleri itibari değerleri, grupları ve esas sermaye payları üzerindeki intifa ve rehin hakları, sahiplerinin adları ve adresleri bu deftere yazılır. Ortaklar pay defterini inceleyebilir.

Sermaye:

Sermaye en az 10.000.- TL olmalıdır.
Her ortağın esas sermaye paylarının itibari değeri en az 25.- TL veya katları olması zorunludur.
Nakden taahhüt edilen payların itibari değerinin şirketin tescilini izleyen yirmi dört ay içinde ödenmesi gerekmektedir.
Üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz veya tedbir bulunmayan; nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikri mülkiyet hakları ile sanal ortamlar ve adlar da dâhil, malvarlığı unsurları ayni sermaye olarak konulabilir. Hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar sermaye olamaz.

Şirketin Yönetimi:

Şirketin yönetimi ve temsili şirket sözleşmesi ile düzenlenir. Şirketin sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebilir. En azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekir.
Şirketin birden fazla müdürünün bulunması halinde, bunlardan biri, şirketin ortağı olup olmadığına bakılmaksızın, genel kurul tarafından müdürler kurulu başkanı olarak atanır.

Limited Şirketlerde Unvan:

Ticaret unvanlarında yer alacak ibareler; tacirin kimliği, işletmesinin genişliği, önemi ve finansal durumu hakkında üçüncü kişilerde yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olacak nitelikte ve gerçeğe aykırı olamaz.
Ticaret unvanında yer alan ibareler; kamu düzenine, ulusal çıkarlara ve ahlaka aykırı olamaz, kültürel ve tarihi değerleri zedeleyecek şekilde belirlenemez.
Bir ticaret unvanına “Türk”, “Türkiye”, “Cumhuriyet” ve “Milli” kelimeleri yalın, sade ve eksiz olarak; Bakanlar Kurulu kararıyla konulabilir.
Anonim ve limited şirketlerin ticaret unvanında işletme konularından en az birinin yer alması zorunludur. İşletme konusunu gösteren ibarelerde kısaltma yapılamaz.
Başlıca amacı başka işletmelere katılmaktan ibaret olacak şekilde kurulacak anonim şirketlerin unvanında “holding” ibaresine yer verilmesi zorunludur.
Ticaret unvanında resmi olarak tanımlanmış yer adları kullanılabilir, ülke adlarının unvanda kullanılabilmesi için ise o ülkenin yetkili makamlarından izin alınması gerekir.
Kamu kurum ve kuruluşları ile ulusal ve uluslararası diğer kuruluşların adları ya da bunları tanımlayan kısaltılmış adları ticaret unvanlarında ek olarak kullanılamaz.
Ticaret sicilinden silinen bir ticaret unvanı, unvanın silinmesine ilişkin ilanın Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlandığı tarihten itibaren beş yıl geçmedikçe başka bir tacir adına yeniden tescii edilemez.

Limited Şirketler Faaliyet Raporu:

Sermaye şirketlerinin her faaliyet yılı ile ilgili finansal tablolarının, eklerinin ve yönetim kurulu faaliyet raporlarının izleyen yılın Şubat ayı sonuna kadar hazırlanması, şirketin yönetim organı başkanı ve üyeleri tarafından imzalanarak onaylanması gerekmektedir. Mevzuatta Şubat sonuna kadar denmesine rağmen, Genel Kurul’a sunulacağından, Genel Kurul toplantı tarihinde faaliyet raporunun hazır olmasının bir sakınca doğuracağı düşünülmemektedir. Ancak, anonim şirketlerde yıllık olağan genel kurulun yapılabilmesi için yönetim kurulu yıllık faaliyet raporunun süresi içinde hazırlanmış, yönetim organı başkanı ve üyeleri tarafından onaylanmış olması gerekmektedir. Dolayısıyla yıllık faaliyet raporu olmadan genel kurul yapılması olanaklı değildir.
Yıllık faaliyet raporunun öngörülen süre içerisinde hazırlanmaması ya da zorunlu bilgileri içermemesi durumunda Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen doğrudan bir ceza yoktur. Bu nedenle öngörülen süreden sonra hazırlanan raporlar da geçerlidir. Ancak, raporun geç ya da eksik hazırlanmasından kaynaklanan bir zarardan raporu hazırlamakla yükümlü olanlar sorumlu tutulabilecektir.

Yıllık Faaliyet Raporunda  Bulunması Gereken Bölümler:

Genel bilgiler
Yönetim organı üyeleri ile üst düzey yöneticilere sağlanan mali haklar
Şirketin araştırma ve geliştirme çalışmaları
Şirket faaliyetleri ve faaliyetlere ilişkin önemli gelişmeler
Finansal durum
Riskler ve yönetim organının değerlendirmesi
Diğer hususlar

Limited Şirketler Genel Kurul Toplantıları:

Türk Ticaret Kanunu’na göre, anonim ve limited şirketlerde yıllık olağan genel kurul toplantılarının faaliyet döneminin sonundan itibaren üç ay içinde (Mart sonu) yapılması gerekmektedir. Ancak, bu zorunluluğa uyulmamasının doğrudan herhangi bir yaptırımı bulunmamaktadır. Bu nedenle, üç aylık süreden sonra gerçekleştirilecek olağan genel kurul toplantıları ve bu toplantılarda alınacak kararlar da geçerli olabilmektedir. Fakat genel kurulun süresi içinde toplantıya çağrılmamasından dolayı bir zarar oluşursa, bu zarardan toplantıya çağrı yükümlülüğüne uymayanlar sorumlu tutulabilecektir.
Genel kurullar olağan ve olağanüstü toplanmaktadır. Olağan toplantı her faaliyet dönemi sonundan itibaren üç ay içinde yapılmaktadır. Bu toplantılarda; organların seçimine, finansal tablolara, yönetim kurulunun yıllık raporuna, kârın kullanım şekline, dağıtılacak kâr ve kazanç paylarının oranlarının belirlenmesine, yönetim kurulu üyelerinin ibraları ile faaliyet dönemini ilgilendiren ve gerekli görülen diğer konulara ilişkin müzakere yapılmakta ve kararlar alınmaktadır.
Limited şirket ve Anonim şirket Arasındaki Farklar:
Limited şirketlerde pay devri anonim şirketlere göre güçtür.
Limited şirketler sermaye payı karşılığı hisse senedi çıkaramazlar.
Limited şirketlerde ortak sayısı 50 ile sınırlandırıldığından ve hisse senedi çıkaramadıklarından halka açılamazlar.
Limited şirketler uzun vadeli borçlanmak amacıyla tahvil çıkaramazlar.
Limited şirketlerin ortakları kamu borçlarından sermayeleri oranında sorumludurlar. Anonim şirketlerde kamu borçlarından ortaklar değil yönetim kurulu üyeleri sorumludurlar.
Limited şirketlerde asgari sermaye 10.000 TL; Anonim şirketlerde 50.000 TL’dir.
Limited şirketler bankacılık ve sigortacılık alanlarında faaliyet gösteremezler.

Vergisel Durum:

Limited Şirketler Kurumlar Vergisi mükellefidirler.
Kurumlar Vergisi oranı vergi matrahının % 22’sidir.
Tüm beyannameler elektronik ortamda verilmektedir.
Limited şirketler; çalışanlar, gerçek kişilerden kiraladıkları işyerleri, aldıkları serbest meslek hizmetleri için muhtasar beyanname verip, gelir vergisi stopajı öderler.
Muhtasar beyanname aylık verilebileceği gibi; çalışan sayısı 10 kişinin altında ise üç ayda bir de verilebilir.
Her ay Katma Değer Vergisi beyannamesi verirler.
3 ay da bir Kurum Geçici Vergisi beyannamesi verirler.
Limited şirketler kar payı dağıtıkla-rında; dağıttıkları kar payı üzerinden %15 oranında Gelir Vergisi stopajı yapmaktadırlar.
Limited şirketler verdikleri beyannamelerde maktu damga vergisi ödemekle yükümlüdürler
Beyanname verme ve ödeme süreleri tatil günleri olduğunda; bir sonraki iş günü gerçekleştirilir.
Limited Şirketlerde Damga Vergisi mükellefiyeti zorunlu değildir. Limited şirketler isterlerse Damga Vergisi mükellefiyeti açtırmak yerine, damga vergisine tabi işlemlerde 15 gün içinde bağlı bulunduğu vergi dairesine beyan edip ödeyebilir.


Limited Şirket İşlemleri

001 Limited Şirket Yeni Kuruluş Kayıt Evrakları
002 Limited Şirket Genel Kurul Evrakları
003 Şirketler İçin Oda Kayıt Beyannamesi
004 Merkezi Başka Sicil Çevresinde bulunan Bursa Şubesi Kayıt Evrakları
005 Merkezi Bursa Sicil Müd. kayıtlı olup Bursa’da Şube açılışı Kayıt Evrakları
006 Merkezi başka sicil çevresinden Bursa’ya Merkez Nakli Kayıt Evrakları
007 Hisse Devri ve Verasetle Ortak Girişi Tescilinde Gereken Evraklar
008 Sermaye Arttırımı Tescilinde Gereken Evraklar
009 Ünvan Değişikliği Tescilinde Gereken Evraklar
010 Tasfiyeye Giriş Tescilinde Gereken Evraklar
011 Tasfiye Sonu Terkin Tescilinde Gereken Evraklar
012 Adres değişikliği tescilinde gelecek evraklar
013 Müdür Seçimi ve Görev Süre Uzatımı Tescilinde Gereken Evraklar
014 Tasfiyeden Dönüş İşlemleri
015 Madde Tadili Tescilinde Gereken Evraklar
016 Tek Ortak Hisse Devri
017 Sermaye Azaltımı Sonrası Gereken Evraklar
018 Şube Kapanışı Sonrası Gereken Evraklar

Yazımızı beğendiniz mi?

Size daha güzel hizmet sunabilmemiz için lütfen bize destek olun. Yazımızı aşağıdaki sosyal medya sitelerinde paylaşabilirsiniz.

Türkiye’de Olmayan Denenmemiş İş Fikirleri Projeleri

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

Denenmemiş iş fikirleri projeleri, yer fıstığı sütünden yoğurt, kayısı püresinden jelibon, glutensiz ürün sıkıntısını çözecek formülasyon… Hepsi kapsamlı Ar-Ge çalışmaları ile geliştirildi, hiçbiri henüz denenmedi. Orijinal ve yatırımcısını bekleyen projeleri sizin için derledik…
Yatırımcısını arayan 75 orijinal proje
HAYDİ uyandırın girişimci ruhunuzu!.. Yeni ürünler, yeni teknolojiler sizleri bekliyor. Ege İhracatçı Birlikleri’nin (EIB) proje pazarı etkinliğinde bir dizi yeni proje tanıtıldı. Bunlar arasından Türkiye’de uygulama şansı yüksek, büyük çoğunluğu henüz denenmemiş 75 projeyi inceledik. Hepsi orijinal ve girişimci ya da yatırımcı bekliyor. Peki, bu projelerin mucitlerine nasıl ulaşacaksınız? işte tüm detaylar…

ÇEKİRGE UNLU ÇİKOLATA

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü ’ne (FAO) göre, insanoğlunun gelecekteki beslenme gereksinimlerini karşılayabilecek kaynaklardan birisi de böcekler olacak. Türkiye’nin gündeminde şimdilik böcck tüketimi yok. Ancak gıda katkı maddesi olarak kullanımına yönelik projeler yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Bunlardan biri de Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden Buğrahan Akçay tarafından gerçekleştirilen proje. Akçay, çikolatada kullanılan soya proteini miktarını azaltıp, onun yerine çekirge unu kullanılmasını öneren bir proje hazırladı.
Akçay, “Çekirgeler, diğer pek çok hayvansal protein kaynağının yanında daha yüksek oranda protein içerir. Ayrıca yüksek oranda çinko, magnezyum ve B6 sağlar. Bazı araştırmalarda daha iyi uyku sağladıkları ve doğru oranda kullanıldığı zaman erkeklerdeki testosteron miktarını arttırdığı görülmüş. Bunun yanı sıra, ıspanaktan daha fazla demir, sütten daha fazla kalsiyum, dana etinden iki kat daha fazla protein, somon ve dana etinden daha fazla B12 içerir” diyor.
Bu çalışmada vücuda giren GDO’lu ürün miktarım azaltmak ve sporcuların, spor esnasında hayvansal proteinlere daha kolay erişimini sağlamak için çekirge un haline getirilip, kakao kitlesi, kakao yağı, soya izolatı, pudra şekeri ve ayçiçeği lesitini ile 45 C’ye gelene kadar karıştırılmış. 12 saatlik konçlama süresinde soya izolatı, çekirge unu ve şekerin küçültülüp, daha iyi karışmasına imkan verilmiş. Ardından gelen temperleme evresi ile 45 C’deki çikolatanın 28 C’ye düşmesi sağlanıp sonra tekrar 32 C’ye çıkartılarak istenilen kıvama gelmesi sağlanmış. Daha sonra kalıplardan çıkartılıp, paketlenme aşamasına gelinmiş.

PROPOLİS SAKIZLI TOP ŞEKER

Şekerli ürünler pazarı büyümeye devam ederken özellikle ebeveynlerin endişeleri de büyüyor. Bu nedenli yeni yöntemler kullanılarak geliştirilen alternatif ürünlerin büyük ilgi gördüğü bir dönemden geçiyoruz. îşte bu örneklerden biri de propolis sakızlı top şeker. Projeyi Selda Doğan ve Ali Göncü hazırlamış.
Doğan, “Şekerli ürünlerin büyük kısmını oluşturan sakaroz kolay sindirilebilen bir bileşendir. Bu da vücut için kolay bir enerji kaynağıdır. Aşırı sakaroz alımı diş çürümesine neden olabilir. Şeker tüketiminden sonra yapılamayan diş bakımı diş çürümelerinin artmasına sebep olur. Propolis çok iyi bir besin maddesi olup bademcik iltihabı, farenjit, ağız ve boğaz mukozası sorunları, dişeti hastalıkları, mikroptan arındırıcı, bakteri üremesini durdurucu, iltihap giderici etkileri var” diyor.

DOĞAL GIDA KORUYUCU MADDESİ

Üretilen gıda maddelerinin hemen satılması ve tüketilmesi olanaksız olduğundan, raf ömürlerinin uzatılmasıyla ilgili yeni öneriler her zaman dikkat çekiyor. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyokimya Bölümü’nden Selda Güler bu alana yönelik yenilikçi bir öneri sunuyor.
Güler, “Gıdalarda kullanılan koruyucu katkı maddeleri çoğu zaman eleştiri konusu oluyor. Söz konusu katkı maddelerinin bitkisel ve hayvansal kaynaklı olanları da var. Bunların neredeyse tamamı yurtdışından ithal ediliyor. Henüz Türkiye’de yerli üretimi yok. îşte bu katkı maddelerinin üretimi için bir proje hazırladık” diyor. Bu proje ile biyokimyasal yöntemlerle gıdaların raf ömürleri uzatılacak.
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyokimya Bölümü bünyesinde bulunan Biyoteknoloji Araştırma Laboratuvarı’nda laboratuvar ölçekli nişin (doğal katkı maddesi) üretimi optimizasyonu ve saflaştırılması gerçekleştirildi. Bir sonraki aşamada nişin uygun yöntemler kullanarak liyofilize halde elde edilecek. Proje tamamlandığında ithal katkı maddelerinden çok daha düşük maliyette doğal gıda koruyucu maddesi elde edilecek.

YER FISTIĞI SÜTÜNDEN YOĞURT

Korkut Ata Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Ömer Faruk Gamh tarafından yapılan çalışma sonucunda yerfıstığından yoğurt elde edildi. Yürütülen bu çalışmalarda yerfıstığı kullanılarak bitkisel süt üretimi gerçekleştirilmiş ve elde edilen bu süt ile fermente bitkisel yerfıstığı yoğurdu üretilmiş.
Gamlı, “Elde edilen sütün bileşimi incelendiğinde yaklaşık yüzde 15.9 kuru madde içerdiği, bu değerin içerisinde yüzde 5.5 düzeyinde protein, yüzde 4.2 düzeyinde karbonhidrat, yüzde 5.7 düzeyinde yağ ve enerji değerinin 379.5 KJ/100 olduğu belirlendi. İnek sütü ile karşılaştırıldığında elde edilen yerfıstığı sütünün kuru madde içeriğinin daha fazla olduğu, yağ içeriğinin inek sütüne oranla daha zengin olduğu görüldü. Ayrıca protein ve karbonhidrat açısından da zengin bir kaynak” diyor. Elde edilen bu yoğurt normal inek yoğurdu ile aynı görüntü ve tada sahip. Şimdi bu ürünün üretimi ve piyasaya sunulması için finansal destek sağlayacak yatırımcılar aranıyor.

MERCİMEK CİPSİ

Son yıllarda tüketici tercihleri en çok fonksiyonel, doğal ve sağlıklı ürünlere yönelmiş durumda. îşte bu gerçekten yola çıkan Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden Elif Beyza Yardım, Hüseyin Doğan Bozkurt ve Merve Özer mercimekten cips üreterek yeni bir ürün geliştirdiler. Bu projede Ankara ve çevre illerde üretimi bolca gerçekleştirilen, beslcyici değeri yüksek ve iyi bir diyet lifi kaynağı olan yeşil mercimekten yararlanılmış. Mercimek cipsi üretiminde fırında kızartma yöntemi kullanılmış. Projeyi geliştiren ekip, üretilecek cips için uygun üretim yöntemleri belirlenip yeşil mercimek unu kullanılarak cips üretimi gerçekleştirmek için partner arıyor.

KİRAZ SAPI KAHVESİ

Neden olmasın?.. Bu çalışmada doğal tatlandırıcı eklenmesi ile yeni bir kahve çeşidi olarak süt ile tüketilebilecek kiraz sapı kahvesi üretilmesi hedefleniyor. Proje Ordu Üniversitesi Ulubey Meslek Yüksekokulu Gıda Teknolojisi Bölümü’nden Memnune Didem Aydemir, Serap Öründü, Büşra Orhan, Emine Zorlu, Gizem Çoban ve Fulya Sezen tarafından hazırlanmış.
“Bu çoğunlukla diyet yapan insanların tercih edip içebileceği bir ürün olacak” diyen Memnune Didem Aydemir, “Farklı tatların biraya gelmesiyle yeni bir içecek ortaya çıkarıyoruz” diyor.

SİYAH SARMISAK

Sıra dışı bir baharat örneği, siyah sarımsak. Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Gıda mühendisliği Bölümü’nden Ayçan Çörekicioğlu, Ümmügülsüm Ocakçı ve Özge Süfer siyah sarmısak üretiminin kontrollü bir şekilde, fermantasyon işlemleri optimize edilmesini sağlayan bir proje geliştirdiler. Siyah sarmısak beyaz sarmısaktan fermantasyon ile elde ediliyor. Fermantasyon sonucunda sarmısağm biyoaktivitesi de değişiyor. Siyah sarmısağm insan sağlığına yararlı özelliklerinin artırıldığı iddia ediliyor. Söz konusu fermantasyon yöntemi ile siyah sarmısak üretmek isteyenlerle üretim anlaşmaları yapılmak isteniyor.

ENGİNARLI KREM PEYNİR

Metropol hayatında beslenme için ayrılabilen vakit azaldıkça sağlıklı beslenmeye verilen önem artıyor. Hızla büyüyen pazarda mevcut gıdaların besinsel değerlerinin artırıldığı ürünler piyasada büyük ilgi görüyor. Bu projede bir ilke imza atılarak enginarlı sürülebilir peynir üretilecek. Bu çalışma ile günün her öğününde tüketilebilen, aynı zamanda atıştırmalık olan krem peynirin besinsel faydasının artırılması hedeflenmiş.
Proje Sakarya Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet Ayar ve Arş. Gör. Hatice Sıçramaz tarafından geliştirildi. Bu çalışmada enginar bitkisinin büyük çoğunluğunu oluşturan artıkların ticari olarak değerlendirilmesi hedefleniyor.
Yapılan ön araştırmalar neticesinde, enginar artıklarının oksidasyonu engellendiği takdirde, ürünün renginde, kokusunda ve tadında herhangi bir olumsuzluğa neden olmadan, krem peynirde bir bileşen olarak kullanılabileceği tespit edilmiş. Bu çalışma ile kalsiyum kaynağı olan krem peynirin aynı zamanda bir antioksidan, fenolik bileşen ve diyet lifi kaynağı olabileceği öngörülüyor.

ÇİFTLİKLERDEN STRES AZALTAN CİHAZ

“Bölgelere göre değişmekle birlikte canlılar özellikle Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında sıcaklık stresine maruz kalıyorlar” diyen Siirt Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü’nden Mustafa Kibar, “Bu stres hayvanların sağlığını, verimini ve üreme fonksiyonlarını olumsuz etkiliyor. Sıcaklık stresinin belirlenmesinde sıcaklık nem indeks değerleri kullanılmakta. Çalışmalarda belirtildiği üzere bu değerler 65’in üzerine çıktığı zaman serinletme sistemlerinin devreye girmesi gerekiyor. Ancak ülkemizde bu şekilde uygulama yapan çiftlik sayısı çok az. Bunun nedeni sıcaklık nem indeks değerinin bilinmemesidir. Bu nedenle sadece ortamın sıcaklığına bakarak tecrübe ile soğutma sistemleri kullanılmakta ve yeterli serinletme sağlanamamakta” diyor.
Yapılan bu çalışmada söz konusu problemlere son vermek amacıyla sıcaklık stresi ile ilgili temel bilgilerin tek bir cihazda toplanıp, çiftçilere sunulması amaçlanıyor. Cihaz sıcaklık stresinin bilinçli bir şekilde minimize edilmesini sağlıyor. Bu proje tamamlandığında kanatlı, büyükbaş ve küçükbaş gibi hayvan sayısının yoğun olduğu çiftliklerde, sağımhanelerde veya nakliye kamyonlarında sıcaklık stresinden kaynaklanan olumsuzlukların minimuma indirilmesi hedefleniyor. Projeyi Mustafa Kibar, Hakan Ülker ve Ayhan Yılmaz geliştirmiş.

PİRİNÇ SÜTÜ

Bu çalışmada içecek sektöründe fark yaratacak, aynı zamanda süte alerjisi olan insanlar için alternatif olabilecek pirinç sütü üretilecek. Projeyi Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden Ceren Şahin hazırlamış. Projede Doç. Dr. Gülgün Yıldız Tiı kayi danışman olarak görev almış.

Diğer projeler…

Glutensiz ürünlere yeni formülasyon: Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden Berkay Berk, Hilmi Erikoğlu, Oğuz İbrahim İren ve Yasin Şencan glutensiz ürünler için yeni bir ‘Glutensi ağ formülasyonu’ geliştirdiler.
Kayısılı jelibon: İnönü Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden İncilay Gökbulut, kayısı püresinden sentetik boya ve aroma katkıları içermeyen jelibon üretimi için bir proje hazırladı. Patent başvurusu yapılan bu ürün, Türk Patent Enstitüsü‘nde inceleme aşamasında.
Elmadan pektin ekstraksiyonu: Bu proje ile elma posasına ultrason ön işlemi uygulanarak pektin elde edilecek ve sonuçlar doğal ve mikrodalga ekstraksiyon yöntemleriyle karşılaştırılacak. Proje Manisa Celal Bayar Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden Hüseyin Özcan, Kübra Üstün ve Büşra Tatlısöz tarafından hazırlanmış.
Sebze köfte: Ülkemizde bol miktarda üretimi yapılan ve hammadde maliyeti uygun olan sebzeleri endüstriyel ölçekte bütün olarak işleyerek, düşük kaloriye sahip, vitamin ve lif içeriği bakımından zengin, aynı zamanda vejetaryenlerin de tüketebileceği dondurulmuş bir ürün olan hazır köfte geliştirilecek. Bunun için günlük üretim kapasitesi 1 ton olan bir tesis kurulacak. Gerekli yatırım tutarı ise 573 bin TL. Proje, Mersin Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği’nden Remzi Aydoğan ve Mahir Turhan tarafından hazırlanmış.
Nohut mayası ile turşu üretimi: Endüstriyel turşu üretimi genellikle asetik asit ve sitrik asit gibi asitlerin kimyasal yöntemler ile elde edilip turşu salamurasına eklenmesi yoluyla sağlanıyor. Bu çalışma ile asitlerle üretilen turşuların tamamen doğal maya kullanılarak, endüstriyel üretime entegrasyonunu sağlayacak. Bunun için nohut mayası kullanılacak. Bu proje Burcu Baz ve Melih Demiryol tarafından hazırlanmış.
Dondurma kalitesini artıracak konsantrasyon: Rumeysa Fatma Bodur, farklı konsantrasyonlarda ilave edilen peynir altı suyunun kakaolu dondurma kalitesi üzerindeki etkisini inceleyen bir çalışma gerçekleştirmiş.
Kaliteli nar suyu üretimi: Bu çalışmada nar suyundaki burukluk problemi giderilmeye çalışılmış. Projeyi Pamukkale Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden Elif Kurşun ve ekip arkadaşları hazırlamış.
Yeni nesil akıllı gıda ambalajı: Bu çalışmada, gıda ambalajlarında kullanılan polietilen, polipropilen, polivinilklorür ve polistren gibi plastiklerin mukavemet, korozyon dayanımı, antibakteriyel özelliklerinin iyileştirilmesi ve daha hafif, kolay taşınır yeni nesil gıda ambalajlarının geliştirilmesi için grafen/plastik kompozitlerinin üretilmesi hedefleniyor. Projeyi Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü’nden Çağdaş Kızıl ve Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü’nden Çağlar Sivri hazırlamış.
Bakteri önleyen nano yapılar: İstanbul Üniversitesi’nden Selcan Karakuş ve Ayben Kilislioğlu gıda ambalajlarında bakteri üremesini engelleyen akıllı nanoyapılar geliştirmişler.
Dut yaprağından antioksidan çikolata: Bu proje ile dut ağacı yapraklarından elde edilen ekstraktın nano-boyutta çikolata içerisine kapsüllenerek antidiyabetik ve antioksidan özellik kazandırılması hedefleniyor. Bu çalışma Marmara Üniversitesi’nden Esra Altun, Mehmet Onur Aydoğan, Nazmi Ekren, Serdar Salman ve Oğuz Gündüz tarafından gerçekleştirilmiş.
Balıkjelatini üretimi: Ankara Üniversitesi’nden Hatice Yıldızhan, Ebru Deniz ve Yrd. Doç. Dr. Doruk Engin endüstriyel alanda yoğun bir şekilde kullanılan balıkjelatini üretimi için yeni bir yöntem geliştirmişler.
Çölyak için yeni ürünler: Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi’nden Burak Okuroğlu, Merve Köle ve Musa Toptaş çölyak hastaları için yeni bir ürün elde etmek için proje hazırladılar. Bu çalışmada modern bir teknik olan ekstrüzyon pişirme yöntemi ile çölyak hastalarının tüketebileceği ve ürün çeşitliliğinin arttırılabileceği ekstrüde ürünlerin üretilmesi hedefleniyor.
Pirinçten glutensiz ekmek: Bu proje ile işleme esnasından yan ürün olarak ayrılan olgunlaşmamış pirinç tanesinden glutensiz ekmek üretilecek. Projeyi Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden N. Barış Tuncel, Melike Özer ve Fatma Yılmaz hazırlamış.
Zencefilli ayva cipsi: Giresun Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden Gamze Kocabaş ve Sibel Kaçmaz ayva kullanılarak, tamamen doğal ve besin değeri yüksek, cips benzeri atıştırmalık üretecekler.
İnci kefalli ekmek: Bu projede, Türk halkı tarafından vazgeçilemeyen gıdaların başında gelen beyaz ekmeğin öğütülmüş inci kefali eti ilave edilerek protein açısından zenginleştirilmesi hedefleniyor. Proje, Bitlis Eren Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden Seda Oğur tarafından hazırlandı.
Olgun meyve tespiti: Kilis 7 Aralık Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Furkan Dinçer ve Yrd. Doç. Dr. Şaban Yılmaz, meyvelerden olgunluk tespiti için bir cihaz tasarlamışlar.

19 Ocak 2019 Cumartesi

Yeni Bir Teknoloji Harikası:Mini Mobil Robotik Yazıcı

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ


En sonunda! Mobil baskı gerçekten burada! İstediğiniz yere giden ve herhangi bir boyutta sayfada telefonunuzdan basan bir yazıcı! Gelecek şimdi!


Bugün her şey mobil oldu. Akıllı telefonlarımız, tabletlerimiz ve dizüstü bilgisayarlarımız sayesinde hareket halindeyken çalışarak tam bağlı kalırken ofisimizden ayrılabiliriz. Neredeyse ... 
Geride kalan ve "mobil devrim trenini" kaçırmış gibi görünen bir cihaz var  

Yazıcı.

Öğrencilerin, avukatların veya girişimcilerin ofis evlerinin dışında verimli çalıştıklarını ancak aniden basılacak bir yer bulmak için uğraştığını görebilirsiniz. 

Vizyonumuz bunu değiştirmek. Kullanımı kolay ve eğlenceli, herhangi bir yere götürülebilen, herhangi bir cihazdan (dizüstü bilgisayar, tablet, akıllı telefon, adlandırdığınız!) Herhangi bir cihazdan baskı alabileceğiniz mobil bir yazıcı oluşturduk.


Günümüzde baskı makineleri günümüzde hareketli bir kağıt parçası üzerinde sağa ve sola çalışan bir baskı kafasıdır. Kendimize sorduk, neden tüm cihazdan kurtulmuyoruz, sadece yazıcı kafasını bir takım küçük tekerleklerin üzerine koyun ve bir kağıdın üzerinden geçmesini sağlayın. 

Bunu yaparak, yazıcının gerçekten mümkün olduğunca az olmasına izin veriyoruz. 


Yazıcımız tamamen günlük yaşamımız için hazırlanmıştır. Açma / kapama düğmesi olan şarj edilebilir bir pili vardır, doğrudan akıllı telefonlara ve PC'lere bağlanır ve kullanıcının herhangi bir boyuttaki kağıda yazdırmasına olanak tanır.


800.000 $ 'lık yeni hedefe ulaşırsak, yazıcı ödülüne temiz bir silikon kapak ekleyeceğimize karar verdik.
(Bu mars siyah yazıcı ödülü için siyah olarak ve titanyum beyaz yazıcı ödülü için beyaz olarak mevcut olacak)


Yazıcı, yazıcının altındaki mürekkep püskürtmeyi açığa çıkaracak bir kapak kaydırılarak çalıştırılır. Batarya şarjı için USB bağlantısı da cihazın altında bulunur. Inkjet, 1.000'den fazla basılı sayfa için ve pil tam şarj başına bir saatten fazla sürer. İlk sürüm gri tonlamalı yazdırılacaktır.


Yazıcımız, herhangi bir yöne doğru şekilde dönmesine ve sürmesine izin veren çok yönlü bir sisteme dayanmaktadır. Yazıcıyı, kullanıcının sayfanın en üst kısmına doğru şekilde yerleştirmesi ve doğru bir sonuç alması için anlaşılır bir şekilde tasarlanmıştır. Yazıcının bu sürümü stabilize edici sensörler içermiyor.


Yazıcı 2 renkte gelir - Mars siyahı ve Titanyum beyazı ve Polikarbonattan üretilecektir.

Fiziksel boyutlar ve ağırlık: 10 santimetre yüksekliğinde ve 11.5 santimetre çapında ve yaklaşık 300 g ağırlığında olacaktır.

Malzemeler: Polikarbonattan yapılmış kapak
Medya boyutları: herhangi bir standart boyut.
Baskı Hızı: 1,2 ppm (prototip özelliklerine göre hesaplanmıştır).
Baskı Kalitesi: şu anda prototip 96x192 dpi'ye kadar ulaşabiliyor, nihai ürün daha yüksek çözünürlüğe sahip olacak.
Mürekkep Kartuşu Yapılandırması: bir siyah kartuş.
Bağlantı Teknolojisi: Kablosuz.
Arayüz: Bluetooth, Bluetooth BPP.
Bağlantılar: 1 x Mikro Usb.

Pil


Türü: Lityum Polimer.
Çalışma Süresi (En Çok): 1 saat.
Şarj Süresi: 3 saat
Desteklenen Os:Android, IOS, Linux, OSX, Windows.


Bu projeye Friedberg Girişimcilik Programında, Kudüs Teknoloji Koleji kolejimizde başladık. Programın öğrencilerine bir fikir ve sürdürülebilir bir iş planı geliştirmeleri talimatı verildi. 

Sıkı kabul sürecinden sonra, hayallerimizi gerçeğe dönüştürmeye başlamak için kabul edildi ve sermaye aldık, kolej tesislerinin kullanımı ve profesörlerden rehberlik aldık. 

Önce bir konsept kanıtı, ardından minimal işlevsel bir prototip oluşturduk ve şimdi gerçek tam prototipi tasarlamaya çalışıyoruz. DFM'yi sonlandırmamız ve bu güzel ve kullanışlı ürünün üretimine başlamamız için halka açılma ve finansman konusunda yardım isteme zamanının geldiğine karar verdik.

Word yazıcımız hakkında yayıldı ve aldığımız geri bildirimler şaşırtıcı! Teknoloji devlerinden, hızlandırıcılardan, ürün geliştirme şirketlerinden ve yatırımcılardan aldığımız son derece olumlu yanıtları ve farklı işbirliği teklifleri için herkese teşekkür ediyoruz.

Tekliflerden biri, İsrail'deki ThinkNext'teki prestijli inovasyon etkinliğinde Microsoft'tan gelip sunmaktı . 

Etkinlik 7 Nisan'da gerçekleşti ve inanılmaz bir başarıydı. Konferansta aldığımız cevap şaşırtıcıydı. Projeyi gören herkesten aldığımız müthiş tepki ve heyecan sayesinde motive oluyoruz.

Kampanyayı bitirdikten sonra, potansiyel müşterilerimize en iyi ürünü sunmak için kaynaklarımızdan, tekliflerimizden ve fırsatlarımızdan en iyi şekilde yararlanacağımızdan emin olacağız.

Tasarım ve kullanılabilirliği önemseyen ve hareket halindeyken işleri basmanın daha iyi bir yolu olduğunu bilen, birinci sınıf düşünürlerden oluşan bir ekibiz. 

Ekip, Kudüs Teknoloji Koleji'nde işletme ve teknoloji eğitimi alan Matan Caspi ve Tuvia Elbaum tarafından yönetiliyor. 

Yonni Stein, kickass tasarımcımız (seçkin tasarım akademisi Bezalel), Leon Rosengarten ve Gilad Schnurmacher (buna göre Hadassah College ve JCT), robotikte derin beceri ve deneyime sahip çılgın mühendisler ve Jack Gottesman, Sosyal medya ve pazarlama çalışmalarımıza liderlik ediyor. 

Hillel Fuld (pazarlama uzmanı ve başlangıç ​​danışmanı) ve Yitzi Kempinski (Umoove Ltd. CEO'su), işletme ve kullanıcı deneyimi konularında bize danışmanlık yapıyor. Ayrıca, İsrailli bir melek yatırımcı olan Reuven Ulmansky olarak bizi başlatacak büyük bir danışman olma ayrıcalığına sahip olduk.

Ekip, baskı endüstrisine yenilik eklemek için bir araya geldi. Öğrenciler olarak dizüstü bilgisayarlarımızda farklı yerlerde, kütüphanelerde, dersliklerde, kafelerde, trenlerde ve gün ışığında çalıştık. 

Bunu yapabildik çünkü bizimle ya da dizüstü bilgisayarımızda ihtiyacımız olan her şey vardı. Yine de kendimizi her zaman iş bittikten sonra basılacak bir yer bulmakta zorlanıyorduk.


Taşınabilir veya mobil bir yazıcı satın almaya baktığımızda, 2014'te (o zaman, 2013) gerçek bir mobil yazıcı bulunmadığına inanmak zordu - ve o zaman bir şey yaptığımızı biliyorduk ...


Riskler ve zorluklar
Bir donanım projesi olarak, başlangıçtan itibaren aklımızda tutmamız gereken şeyler var. İlk prototipleri tasarlamak ve inşa etmek için çok fazla çaba harcadık, ancak aynı zamanda sürprizlerin gerçekleştiğinin de farkındayız (zaten başından beri olduğu gibi) ve olan biteni her zaman paylaşacağız (ve öngörülen engellerin yanı sıra) destekçileri.


Yazıcının iyi çalışmasını ve birbirine paralel düz çizgiler halinde yazdırmasını sağlamak için, robotun doğru ve doğru hızda hareket ettiğinden emin olmak zorunda kaldık. 

Sınırlı alanla yapmak, bu ürün için doğru taslağı ve temeli bulana kadar onlarca gözden geçirilmiş tasarımları ve farklı parçaların yerleşimlerini ortaya koymamızı istedi.


Ürünümüzün tasarım ve imalatında bize yardımcı olmak için farklı firmalardan teklifler aldık. Kampanya sona erdiğinde, bu yazıcının mümkün olan en iyi işi yapacağını ve bunu yaparken iyi görüneceğini belgelemek için en iyi ortakları seçeceğiz ;-)


Çok teşekkür ederim!


Bu proje hakkında sorularınız mı var? SSS'ye göz atın

18 Ocak 2019 Cuma

Eğitimde Sosyal Medya Kullanımı

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ




Günümüzde teknolojini kullanımı oldukça yaygın hale geldi ve neredeyse teknoloji olmadan insanoğlu hayatını devam ettiremez oldu. 

Teknoloji geliştikçe aletlerin işlevleri çoğaldı, aynı oranda ise boyutları küçüldü. Öyle ki günümüz teknolojilerini artık cebimizde taşır olduk.


Kim derdi ki bundan 20 yıl önce cep telefonları sadece konuşma aracı olmaktan çıkıp, birer cep bilgisayarına dönüşecek? 

Bu cep bilgisayarları dünyada olup biten her türlü bilgiye hızlı ulaşabilecek, her türlü kişi ile anlık bağlantı kurabilecek ve her bilgiyi en doğru şekilde sentezleyip bunu başkaları ile paylaşabilecek? 

Teknolojinin ulaştığı nokta, bugün taşınabilir teknolojilerle her gün daha da gelişiyor.


Bugün hemen hemen herkesin cebinde bir akıllı telefon bulunmakta. Eskiden aileler çocuklarına telefon almak istemezken, günümüzde her çocuğun, her öğrencinin elinde bu aletlerden var.


Bu kadar yaygın hale gelmişken neden eğitimde bundan faydalanmayalım?


Yapılan araştırmalar gösteriyor ki bir öğrenci, günlük ortalama 150 sms gönderip alıyor. Aynı şekilde saatte ortalama 16 kez telefonuna bakıyor, bu da her 4 dakikada bir, telefonunun ekranını açtığını, sosyal medya ve gelen mesajlarını kontrol ettiğini doğruluyor.


Aynı şekilde bir başka araştırma, Google üzerinden yapılan 100 milyar aramanın %50’den fazlasının mobil telefonlardan yapıldığını doğruluyor. 

Bu denli teknolojinin kullanıldığı, hayatımızın bir parçası olduğu bir dünyada neden bunu eğitime entegre edemiyoruz?


Sms ve sosyal medya kullanımı öğrencilerin öğrenmesine yardımcı olabilir mi? Montreal üniversitesinde yapılan araştırmalar bunu doğruluyor. 

Sosyal medya ve sms kullanımı, öğrencilerin ödevleri konusunda daha organize olmalarını, onlara bu ödevleri yapmalarında, gelişim göstermelerinde önemli rol oynadığını gösteriyor. 

Aynı şekilde öğrencilerin velileri ile irtibat kurmak, onlara brifing vermek ve öğrenci-veli-öğretmen üçgeninde sağlam bağlar kurmak için de ideal bir yol olduğu unutulmaması gereken bir gerçek.


Amaç, öğrencinin günlük attığı yada aldığı günlük 150 mesajdan rahatsız olması yada zaman kaybına uğraması değil, daha çok sosyal medya ve sms kullanımı sunan uygulamaların keşfi, kullanımı, bilgiye doğru ve hızlı şekilde ulaşması ve araştırma-merak duygusunun daha da geliştirilmesidir. 

Dünya çapında 1 milyon’a yakın öğrencinin kullandığı REMIND gibi uygulamalar her gün daha da yaygınlaşıyor. Bu uygulama gibi şu an popüler olan birçok uygulama sunmak da mümkün ( Whats app, Twitter vb.)


Aşağıda, öğrenciler ve veliler için sosyal medya ve mesajlaşma uygulamaları kullanmalarının birkaç avantajını bulabilirsiniz:

  • Sosyal medya ve/veya mesajlaşma uygulamaları kullanımı, öğrenciye ev ödevleri konusunda yardımcı olabilir.

  • Sosyal medya ve/veya mesajlaşma uygulamaları kullanımı, sınavlar öncesi hangi konulara daha fazla yoğunlaşması, hangi konularda daha zayıf olduğunu bildirmek için önemli rol oynayabilir.

  • Sosyal medya ve/veya mesajlaşma uygulamaları kullanımı, öğrencilerin proje ve ödevlerinin hazırlık aşamalarında yardım alabilmeleri için bir ışık olabilir.

  • Sosyal medya ve/veya mesajlaşma uygulamaları kullanımı, öğrencinin yazım hataları ve dilbilgisi kurallarına uygun yazım kurallarını daha iyi benimsemesi için bir fırsat olabilir.

  • Sosyal medya ve/veya mesajlaşma uygulamaları kullanımı, öğrencinin öğretmeni ile konuşamadığı konuları, daha kolay şekilde paylaşabilmesini sağlayabilir.

  • Sosyal medya ve/veya mesajlaşma uygulamaları kullanımı, velilerin çocukları konusunda öğrenim süreçleri hakkında anlık bildirim almalarını sağlayabilir.

  • Sosyal medya ve/veya mesajlaşma uygulamaları kullanımı, velilere öğrencilerin ev ödevlerini bildirmek için iyi bir yol olabilir.

  • Sosyal medya ve/veya mesajlaşma uygulamaları kullanımı, velilere çocuklarının devamsızlıkları konusunda haber vermek için kullanılabilir.


İnternet, günümüzde bilgi teknolojilerinin devam eden gelişim sürecinde varılan son aşamadır. İnsanlar internet ağını kendi bilgi araştırmaları için kullanmalarının yanı sıra, iletişim kurmak, internet dünyasında gezinmek vb. gibi farklı amaçlar için de kullanabilmektedirler. Günümüzde bilgi iletişim teknolojilerinin herkes için ulaşılabilir olması nedeniyle internet teknolojik bir demokrasi sunmaktadır. Ayrıca süreklilik arz eden bir ilerleme ve bilgi saydamlığı, internet kullanıcıları için küresel bir anlam ifade etmektedir. Sosyal medya geleneksel medyanın aksine sıfır maliyetle kullanılır, erişim imkânları daha kolaydır, kullanım bakımından basitlik arz eder ve üzerinde değişimi kolay olduğunda sabitlik söz konusu değildir. Sosyal medyanın hızlı geri bildirimi kullanıcı açısından önemlidir.

Öte yandan sosyal medyanın birtakım dezavantajları da bulunmaktadır. Bunlardan biri çok hızlı yayılması sonucu takibinin ve kontrolünün zorlaşmasıdır. Sosyal ağlar, sosyal medyanın ilgi çekmesinde büyük bir öneme sahiptir. Günümüzde birçok sosyal ağ sitesi ortaya çıkmış ve insanların iletişimini, etkileşimini, işbirliğini etkilemiştir. Farklı kullanım, farklı içeriklere sahip olan ağlar, insanların saatlerce sanal ortamda kalmasını sağlayan etkileyici öğelerdir. Çevrim içi sosyal ağlara katılan kullanıcılar gerçek kimlikleri ile sosyal ağlar üzerinde yer almaktadır. Sosyal ağlar birbiriyle ilgili ya da değişik bilgileri içinde bulunduran değişik etkilerin söz konusu olduğu bir grubu ifade etmektedir. Sosyal ağ, bilginin ağa üye kişiler arasında paylaşılmasını ve üyeler arasında yayılmasını sağlamaktadır.

Çevrimiçi sosyal ağ, sosyal teknolojiler sayesinde bir grup insan tarafından kullanılan etkinlikler bütünü şeklinde tanımlanmaktadır. Sosyal ağlar genel olarak aşağıdakileri içerir: Sosyal siteler (MySpace, Facebook, Twitter…), fotoğraf paylaşım siteleri, video paylaşım, profesyonel ağ siteleri, bloglar, wikiler, içerik etiketleme vb. Genellikle, sosyal ağ sitelerindeki üyeler, biyografi leri, fotoğrafl arı ve bazı diğer kişisel bilgilerinin yer aldığı alanlarla, kişisel profi l sayfasına sahiptirler. Sosyal yazılımlarda Anahtar kelimeler “sosyal içerik” tir. Sosyal içerik olan resimler, ses dosyaları, web adresleri, video klipler, sunular, etkinlik duyuruları veya diğer medya türleri örnek verilebilir. Bu gibi sosyal nesneler, sosyal ağların sunduğu olanaklar doğrultusunda kullanılabilir, paylaşılabilir veya yeni teknolojilerin gelişimi ile birlikte, sosyal ağ ortamları kişisel ifadeler, içerik üretimi vb. iletişim için yeni hizmetler sağlamaktadır.

Bu gibi uygulamalar sayesinde insanlar arasındaki küresel bağlantıda yeni bir dönem başlamıştır. Bu sosyal ağların kullanımları ve dijital okuryazarlık sayesinde düşünceler ve yenilikler, dünya üzerinde eskiden olmadığı kadar hızlı bir biçimde yayılmaktadır. Sosyal ağ teknolojilerinin birçok özelliği ve olanaklarının olması öğretmenlerin eğitim-öğretim süreçlerini aktif, yaratıcı, işbirlikli öğrenme ile desteklemelerine, öğrenci-öğrenci, öğrenci-içerik ve öğretmen-öğrenci etkileşimini artırmada, öğrencilerin araştırma sorgulama ve problem çözme becerilerini kullanmaları ve geliştirmeleri konusunda destek olmaktadır. Bu denli yaygınlaşan sosyal ağlar, eğitim- öğretim sürecinde farklı amaçlarla etkili bir şekilde kullanılmaktadır.

Bu araştırmada amaç, Eğitim fakültesinde okumakta olan öğretmen adayı öğrencilerin bilgi iletişim teknolojilerinden sosyal ağları kullanım alışkanlıklarını ve ne amaçla nasıl kullandıklarını belirlemek, bu doğrultuda bir takım değerlendirme sonuçlarını ortaya koymaktır. Bu araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması modeli kullanılmıştır. Bu amaca ulaşmak için veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından hazırlanan görüşme formu kullanılmıştır. Görüşme formunun hazırlanmasında kolay anlaşılır olma, çok boyutlu sorular sormaktan kaçınma, açık uçlu sorular sorma, yönlendirmekten kaçınma, alternatif sorular ve sondalar hazırlama, farklı türden sorular yazma ve soruları mantıklı bir biçimde düzenleme ilkeleri dikkate alınmıştır. Elde edilen bulgular ışığında sonuçlar yorumlanacaktır.

BU YAZIYI PAYLAŞ

Whatsapp ile paylaş