11 Şubat 2024 Pazar

Başarılı Bir İş Hayatı İçin 5 İpucu

SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ


Günümüzde iş hayatımızı başarılı kılmak için klasik olan "çok çalışmak lazım" sözünün haricinde farklı stratejileri işimize entegre edebilmemiz gerekiyor. Başarılı olmuş kişileri de takip ettiğimizde ortak noktalardan söz edebiliyoruz iş yaşamlarının kalitesini artıran, onları başarılı kılan. İşte size günlük hayatınızın yanı sıra iş hayatınızın kalitesini artıracak ve size başarıyı getirebilecek 5 küçük ipucu:

 

1. İş Zekanız Üzerinde Çalışın

Kariyerinizin adımlarını hayal etmek ve üzerinde düşünmek birçok başarılı girişimcinin, yöneticinin, liderin ortak özelliğidir. Günde 40 dakikanızı bu düşünceler üzerine harcarsanız, bunun geri dönüşünün verdiğiniz 40 dakikaların toplamından çok daha büyük bir sinerji ve başarı olacağını asla unutmayın.

2. Arkadaş Çevrenizi Genişletin

Çevrenizi genişletmeniz, başarıyı da beraberinde getiren en önemli adımlardan biridir. Tohumlar ekmek (Kariyer.net CEO'su Yusuf Azoz'un bir konuşmasından) sizi her zaman başarıya bir adım daha yaklaştırır. Doğru tohumları doğru zamanda ekmek ve suyunu eksik bırakmamak ise tabi ki başarının en büyük anahtarıdır. Ayrıca unutmayın ki çevrenizi genişlettikçe, fırsatlarnızı da aynı oranda genişletirsiniz.

3. Öğrenmeyi Asla Bırakmayın

Öğrenmek asla bitmeyen bir süreçtir, bunun farkına varmak gerekir. Öğrenmeyi bıraktığınızda, başarının da sizden uzaklaştığını bilmelisiniz. Her gün öğreneceğiniz yeni bilgiler sayesinde, ticari zekanızı geliştirme fırsatı yakalar, kariyerinizin odak noktasını geliştirecek yenilikler hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.

4. Etrafınızı Başarılı Örneklerle Doldurun

Sektörünüzdeki ve kariyer yolunuzdaki başarılı insanlarla kontak kurmanız, sizi hem çevrenizi genişletme açısından geliştirecek hem de onlardan öğrenecekleriniz sayesinde kendi yaşamınızı geliştirebilecek konuma gelebileceksiniz. Onların yaşadıklarından alacağınız ilhamlarla kendi başarınıza yön verebileceksiniz.

5. Hedef Belirleyin ve Sık Sık Durumunuzu Güncelleyin

Hedef belirlemek gerçekten çok önemli bir adımıdır başarının. “Gideceği limanı bilmeyen yelkenliye hiçbir rüzgar fayda etmez..!” sözünün de gayet net bir şekilde açıkladığı gibi hedeflerinizi belirlemek, esecek rüzgarı kendi lehinize çevirecek en önemli adımdır. Tabi ki başarı sadece hedefi belirlediğinizde de gelmeyecektir. Durumunuzu, hedefinizin önündeki engelleri ya da fırsatları sık sık güncellemelisiniz. Bu sizin hedefinizdeki değişiklilere zamanında müdahele etme fırsatını da sunacaktır.




Depresyon ve İş Performansı: İş Hayatında Depresyonla Nasıl Başa Çıkılır?


SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ

Depresyon, melankoli kavramı altında ruhsal bozukluklar içerisinde en eski tanımlanan kavramlardan birisi olarak gelmiştir. MÖ 400 yıllarında depresyonun kara safra miktarının yükselmesiyle ilişkili olarak ortaya çıktığı yolundaki, depresyonun biyolojik olarak açıklanmasını Hipokrat ortaya koymuştur (Türkçapar, 2009).  Depresyonda görülen şikayetler farklı biçimlerde karşımıza çıkabilir. Bunlar, rahatsızlık veren duygudurum, yaşama yönelik tutumlarda farklılaşma, depresyonla birlikte gelen gerçek olmayan fiziksel belirtiler olarak karşımıza çıkmaktadır (Beck, 1967). Depresyonun erkeklerde, kadınlara göre daha az görüldüğünü ortaya koyan araştırmalar vardır (Ustün, 1999; Weissman ve Klerman, 1977). Biyolojik olarak genetik ve hormonal cinsiyet farklılıkların bu durumu oluşturduğu görülebilir. Kadınlarda genetik çerçeveden baktığımızda premenstural dönem, doğum sonrası dönem ve menopoz döneminde ortaya çıkan hormonal değişiklikler, kadınları depresyona daha yatkın hâle getirmektedir. Ergenlik döneminden sonra kadınlardaki kadınsılık hormonu olan östrojen, progesteron ve bağlantılı diğer hormonlar depresyona yatkınlığı arttırmaktadır (Nolen-Hoeksema, 1990).

Depresyon, oluşum aşamaları, ilerleyişi ve tedavi bakımından oldukça karmaşık bir ruhsal bozukluktur. Depresyon yalnızca ruhsal çöküntüyle açıklanamaz. Depresyon derin bir üzüntü içeren duygudurum çerçevesinde, düşünme, konuşma ve hareketlerde yavaşlama, durgun olma, dikkatsizlik ve odaklanamama, isteksiz olma ve motivasyon kaybı, değersizlik, kendini suçlama, karamsar duygular ve düşünceler ile fizyolojik işlevsellikte yavaşlama gibi belirti kümesini içeren bir sendrom olarak tanımlanır (Şireli, 2016).

Depresyon temel özellikler olarak tanımlandığında:

  1. Duygudurumda spesifik değişikler olması: apati (çevreye ilgisizlik), yalnızlık ve üzgünlük
  2. Kişinin kendini suçlama ve kendini kınama ile ilişkilendirilecek olumsuz kendilik düşünceleri
  3. Regresif ve bireyin kendini cezalandırmaya yönelik istekleri: kaçınma, gizlenme ya da ölüm
  4. Vejetatif değişiklikler: uyku problemleri, libido kaybının yaşanması ve anoreksiya
  5. Aktivite seviyesinde farklılaşma: yetiyitimi, ajitasyon (Beck, 1967).

Başa çıkma önerileri:

  1. Depresyon daha çok geçmiş üzerine kuruludur. Geçmişte yaşanan olaylar üzerine düşünmek bizi içinde bulunduğumuz durumdan çıkarmaz. Önce şuana dönmeli ve etrafımızda neler olup bittiğine bakmalıyız. Daha sonra neler yapabileceğimizi gözden geçirebiliriz.
  2. Uyku düzenimize dikkat edebiliriz. Özellikle depresif süreçlerde çok ya da az uyuma gündeme gelmektedir. Günlük uyku ihtiyacımızı az ya da fazla bir biçimde karşılaşamaya çalışırsak mental olarak toparlanmamız daha zor olacaktır. Bu yüzden zorlansak da uyku düzenimizi elimizden geldiği kadar düzenli tutmaya çalışabiliriz.
  3. Özellikle depresif dönemlerde yeme davranışlarımız değişkenlik gösterir. Çok az yemek yeme ya da çok fazla yemek yiyerek duygudurumumuz üzerinde anlık etkiler yaratabiliriz. Bu kısa vadede kendimizi iyi hissettiren bir durum olsa da uzun vadede bize sağlıksız bir tablo getirebilir. Bu bağlamda yemek yeme davranışını normal sınırlar içerisinde tutmak ve düzenli bir yeme rutini oluşturmak önemlidir.
  4. Sosyal alanlardan ve rutinlerimizden kaçınma depresyonun sürmesini sağlayan diğer bir etmendir. İş hayatında yaşadığımız problemler yüzünden bu alanlardan uzaklaşmak depresyonu sürdürür. İhtiyacımız olan şey, her zaman yaptığımız şeyleri zorlanıyor olsak da eski rutinine kavuşturmaktır. Eğer hayatımız eski rutinine kavuşursa içinde bulunduğumuz duruma karşı daha sağlıklı değerlendirmeler yapabilir ve yeni kararlar alabiliriz.
  5. Egzersiz yapmak hem mental olarak hem de fiziksel olarak bize iyi gelecektir. Gün içerisinde kısa bir yürüyüş kendimizi ve düşüncelerimizi gözden geçirmemizi sağlar. Ayrıca fiziksel aktivasyonun getirdiği olumlu kazançlardan fiziksel ve mental olarak faydalanabiliriz.
  6. Gevşeme teknikleri ve meditasyon kullanarak içinde bulunduğumuz durumun ağırlığından uzaklaşabilir, durum hakkında sağlıklı değerlendirme yapabiliriz.
  7. Öz-bakım bu süreçte önemlidir. Daha önce kendimizi iyi hissettiğimiz bakım rutinlerini sürdürebiliriz. Özellikle spor yapmak ve kendimizi iyi hissedeceğimiz öz-bakım aktivitelerinde (makyaj, kişisel bakım, hijyen bakımı vb.) bulunmak depresyonla mücadele için önemli bir çözüm olabilir.
  8. İçinde bulunduğumuz durumu tek başımıza atlatmaya çalışmak ve duygularımızı kimseyle paylaşmamak durumu daha keskin ve sert yaşamamızı tetikleyebilir. Problemlerle baş etmek için çevremizden yardım isteyebilir ve durumu paylaşabiliriz.

Depresyonun sürmesini sağlayan bir diğer faktör içinde bulunduğumuz duruma yönelik herhangi bir eylemde bulunmamak ve sağlıklı bir şekilde durum tespiti yapamamakla bağlantılıdır. Tüm bu davranışlara rağmen kendinizi kötü hissediyor ve yardıma ihtiyaç duyuyorsanız bunu yöneticinizle paylaşabilirsiniz. Bu noktada uzman desteği ve psikoterapi, kendinizi anlamanızı sağlar ve ne istediğinize yönelik size katkıda bulunur. Geleceğe yönelik gördüğümüz umutsuz ve mutsuz tablonun gerçekliği kişi tarafından tekrar sağlıklı bir şekilde değerlendirilir ve potansiyel kaynaklar ortaya çıkartılır. Psikoterapi; depresyonu ortadan kaldırmayı amaçlar. Depresyonu oluşturan ana etmenleri fark etmeyi ve depresyonun nüks etmesini önlemeyi de hedefler.

 

Kaynakça

  • Beck, A. T. (1967). Depression: Clinical, experimental, and theoretical aspects. New York: Harper and Row.
  • Şireli, Ö., Soykan, A. A. (2016). Depresyonu olan ergenlerin anne-baba kabul-red algıları ve aile işlevleri açısından incelenmesi. Journal of Psychiatry, 17(5), 403-410.
  • Türkçapar, H. (2009). Depresyon:Klinik uygulamalarda biliĢsel davranışçı terapi. Ankara: HYB.
  • Nolen-Hoeksema, S. (1990). Sex differences in depression. Stanford, CA: Stanford University.
  • Ustün, T. B. (1999). Cross-national epidemiology of depression and gender. The journal of gender-specific medicine: JGSM: the official journal of the Partnership for Women’s Health at Columbia, 3, 54-58
  • Weissman, M. M., Klerman, G. L. (1977). Sex differences and the epidemiology of depression. Archives of general psychiatry,