İkinci çeyrek büyüme verisi, Ağustos ayı enflasyonu detayları ve 2025-2027 Orta Vadeli Program. Üçünü bir araya koyunca, 2025’in, 22 yıllık AKP iktidarı döneminin seçmen açısından en zor yılı haline gelmesi ve siyasi çalkantılara zemin oluşturması kaçınılmaz görünüyor.
Türkiye ekonomisi açısından önemli bir haftayı geride bıraktık. Önce ikinci çeyrek büyüme verisi açıklandı. Yerel seçimlerin tamamlanmasıyla başlayan “seçimsiz yıllarda” derinleşen parasal sıkılaştırmanın büyüme dinamiklerine ilk etkilerini ikinci çeyrek GSYH verisinden izledik. Arkasından açıklanan Ağustos ayı enflasyonu detayları, “dezenflasyon sürecindeki” mevsimsel olarak en rahat ayda enflasyon ivmesinde devam eden güce işaret etmesi açısından değerliydi.
Her iki verinin detaylarında 2025 için işaret edilen büyüme-enflasyon dinamikleri tazeyken, hükümet 2024 güncellemelerini de içeren 2025-2027 Orta Vadeli Program’ı (OVP) da açıkladı. Üçünü bir araya koyunca da 2025’in resmi netleşti: 22 yıllık AKP iktidarının sıradan vatandaş için en zor senesi ufukta belirdi.
Büyüme Verisi Ne Anlatıyor?
TCMB’nin açıklanan 2Ç24 GSYH verisini değerlendirdiği blog yazısı, ekonomistlerin de genel olarak değerlendirmesiyle paralel nitelikte. Pandemiden bu yana büyüme oranları, çok güçlü olması teşvik edilen iç talebe dayanarak potansiyelin üzerinde seyretmişti. Yerel seçimlerin ardından gelen ikinci çeyrekte büyüme, önceki çeyreğe göre sadece yüzde 0,1; geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 2,5 arttı. İlk çeyrekteki sırasıyla yüzde 1,4 ve yüzde 5,3’e kıyasla ekonomik aktivitede önemli bir yavaşlama demek bu. TCMB de bu yavaşlamayı enflasyonu düşürme çabasıyla uyumlu olarak değerlendiriyor.
Hem TCMB hem de Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in ısrarla vurguladığı, büyümenin yavaşlaması eşliğinde “dengelenmekte” oluşu. Bunun anlamı da ilk çeyrekte ağırlıklı iç talep kaynaklı elde edilen yüksek büyüme, ikinci çeyrekte iç talebin büyümeye katkısının azaldığı, net ihracatın katkısının ise pozitife döndüğü bir sürece evrilmiş durumda.
TCMB, son açıkladığı Enflasyon Raporu’nda “çıktı fazlasının” izleyen çeyreklerde “çıktı açığına” döneceğini ima ederek, çeyreksel büyümenin eksiye dönmesinin enflasyonu güçlendiren iç talep baskısını hafifleteceğini, enflasyonda baz etkisi ötesinde aşağı yönlü bir kırılma yaratacağını öngörüyor. 2025-2026 boyunca da potansiyelin altında bir büyüme gereğini ilan ediyor.
Bu beklentiye dayanarak da enflasyon hedeflerini 2024 sonu için yüzde 38, 2025 sonu için yüzde 14 olarak açıklıyor. 2025 beklentisinin etrafında bulunan +/- yüzde 7 gerçekleşme beklentisine göre yüzde 21’e kadar 2025 sonu enflasyonuna tahammül edeceğini ilan ediyor. Enflasyonun 2025 sonuna doğru yüzde 21’e varacak bir eğilimden daha güçlü seyretmesi halinde TCMB’nin ek önlem alacağını varsayabiliriz.
Bu önlemlerin içinde maliye politikasına enflasyonu düşürücü politikalara uyum çağrısı yapmak, 2024 boyunca yaptığı gibi sene sonu enflasyon beklentisini 2025 boyunca yukarı güncellemek seçenekleri bulunuyor.
IMF 4 Madde Gözden Geçirme Raporu’nda enflasyon hedeflerinde ciddi olunduğunu varsayarak, maliye politikası da sıkılaşmazsa faiz artışları gerekeceğini açıkça söylüyor.
Ağustos Enflasyonu Ne Anlatıyor?
Enflasyonda mevsimsellik açısından en rahat ay olan ağustosta tüketici fiyatları son 20 yıl ortalaması yüzde 0,4’e kıyasla Ağustos 2024’te yüzde 2,47 yükseldi. Baz etkisiyle (Ağustos 2023 aylık enflasyon yüzde 9,09) yıllık enflasyon 9,81 puanla yüzde 52’ye geriledi. Mayıs ayındaki yüzde 75 zirvesine göreyse 23 puan yavaşladı.
Siyaseten “enflasyonda geçiş dönemi bitti, dezenflasyon dönemi başladı” söyleminin arkasında bu sayılar var.
Yine TCMB’nin Aylık Fiyat Gelişmeleri raporundan enflasyonun kaynaklarına bakmak mümkün. Bankanın analizinde ön plana çıkanlar, ekonomistlerin de vurguladığı alanlar. Gıda fiyatlarının “uzun aradan sonra” yüzde 1,1 gerilemesi, yaz ayları sayesinde taze meyve ve sebze kalemindeki gerileme (yüzde -10). İşlenmiş gıda fiyatları ise aylık yüzde 2,4 yükselmiş. Kamu zamlarının enflasyon hedefini aşan oranlarda yapılması aylık enerji maliyetini artırırken, hizmet grubunda, ulaştırma (yüzde 9,2) ve eğitim kalemlerindeki (yüzde 11) katılık güçlü devam ediyor.
TCMB son raporunda 2024 sonu enflasyon hedefini güncellemeden yüzde 38’de bıraktı. Ancak ekonomistlerin hesabına göre sene sonunda enflasyonun yüzde 40’ın altına inmesi imkânsız. Beklentiler de yüzde 43-45 aralığında. 2025 sonu için ortalama TÜFE enflasyonu beklentisi ise yüzde 28-30 civarında.
Manşet enflasyondan öte, mevsimsel olarak düzeltilmiş çekirdek enflasyon rakamları da (B-C endeksleri) yüzde 3’ün üzerinde seyrediyor. Son çeyrekte aylık hedefini yüzde 1,5 diye açıklayan TCMB açısından enflasyon eğilimi halen çok yüksek. Faiz indirimi en az üç ay daha masada değil.
Büyüme verisi ve enflasyon verisi beraber değerlendirildiğinde çok net bir resim ortaya çıkıyor:
1. Ekonomide güç kaybı yeterli hızda değil: Parasal sıkılaştırma eşliğinde büyümede yavaşlama var. TCMB’nin enflasyon hedefi için gerektiğini ima ettiği çıktı açığı, çeyreksel eksi büyüme ise henüz gerçekleşmiş değil.
TCMB’nin enflasyon hedefine ulaşması için 2025 boyunca düşük büyüme gerekli. Düşük büyümenin kaynağı olarak da TCMB iç talebin daha da zayıflaması gereğine işaret ediyor.
2. Enflasyon hedefleri inandırıcı değil: Başkan Yardımcısı Karahan’ın Reuters röportajı, maliye politikasından destek talebini gösteriyor. Daha net ifadeyle, TCMB maliye politikasının da para politikası gibi “rasyonel” şekilde enflasyonu düşürmeye odaklanması gereği çağrısını yapıyor.
Sağlıklı bir 2025-2027 OVP değerlendirmesi yapmak için de bu iki gerçeklikten yola çıkmak gerekiyor.
OVP Bizi Nereye Götürecek?
OVP’de net olarak amaç, önümüzdeki üç sene boyunca kademeli olarak enflasyonu tek haneye düşürmek olarak tanımlanmış durumda. Enflasyonun seyrinden sorumlu olan TCMB’ninse yukarıda büyüme-enflasyon ilişkisi konusundaki beklentileri, büyüme-enflasyon ilişkisiyle ilgili teorik bilgilerin anlattıkları bu nedenle çok önemli.
Banka iddialı hedeflerini büyümenin yüzde 3,5’in altına ineceğini varsayarak kurguladığına göre OVP’nin büyüme hedefleri kritik önemde.
Enflasyon düşerken yavaşlayan büyümenin yaratacağı işsizlik “veri” iken bu sürecin maliyetine kimin katlanacağının belirlenmesi ise maliye politikasının işi. O da merkezi bütçe ile ilgili hedef rakamları çok önemli hale getiriyor.
Makroekonomik büyüklüklerin ve kamu maliyesi planlarının aralarında ve kendi içlerinde tutarlılık olması da OVP’nin inandırıcılığını oluşturuyor. İnanç artınca programın sahiplenilme derecesi yükseliyor. Sahiplenme arttıkça da doğal olarak hedefler ulaşılabilir hale dönüşüyor.
Sahiplenilecek tutarlılıkta bir OVP olup olmadığına bakmakta fayda var.
1. OVP’deki ekonomik büyüme TCMB’nin enflasyonu düşürmek için oluşturduğu varsayımların üzerinde: TCMB açsından enflasyonla mücadelede en kritik yıl olan 2025 için ima ettiği büyümede yavaşlama isteğini, OVP hedeflerinin içinde görmüyoruz. Aksine, 2024’te GSYH’nin yüzde 3,5’e yavaşlamasının ardından yarımşar puan kademeli artışlarla büyümenin 2027’de yüzde 5 olması planlanıyor.
TCMB’nin daha birkaç hafta önce değiştirmediği 2025 yüzde 14 enflasyon hedefi yerine OVP’de beklenti yüzde 17,5. Bu kadar kısa sürede aynı veri için beklentinin farklılaşmasını açıklamak zor. Yüzde 17,5 aslında TCMB’nin beklenti üst sınırı (yüzde 21) dahilinde bir seviyede. Fakat TCMB’nin yüzde14,5’te ısrar etmesinin sebebinin, Aralık 2024’te asgari ücret artışını hedef enflasyona göre yapma isteği olduğunu düşünebiliriz. Asgari ücret artışını yüzde 20-25 ile sınırlamaya, hedefi yüzde 14’te tutarak referans olduktan sonra TCMB’nin 2025 sonu hedefini yüzde18-20’ye doğru yükseltmesi mümkün. 2025 resmî TÜFE hedefinin tutması içinse GSYH’nin 2025’te yüzde 2’den fazla büyümemesi gerekiyor kabaca.
Şu durumda:
– Eğer OVP’deki yüzde 4 GSYH büyümesi gerçekleşirse enflasyonu yüzde 17,5’e geriletmek imkânsız,
– Ya da enflasyon yüzde 17,5’e yavaşlayacaksa büyümenin OVP hedefi yüzde 4’e yaklaşması bile imkânsız.
Hedefine üç yıllık programla enflasyonu indirmeyi koymuş hükümet adına çok önemli bir çelişki bu.
Programın açıklanmasının ardından yayımladığı X mesajında OVP’ye “güçlü destek” veren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinden ise, enflasyonu bugünkü haline getiren kafa karışıklığının Şimşek, TCMB ve OVP’ye rağmen, her üçüne de destek verirken dahi devam ettiğini anlıyoruz. Büyümeyi önceleyerek enflasyonun düşmeyeceği gerçeğini Erdoğan halen kabul edemiyor.
2025 sonrasını konuşmak şu durumda zaten anlamsızlaşıyor:
“Bir yandan enflasyonla kararlı bir şekilde mücadele ederken, diğer yandan yatırımı, üretimi, istihdamı, ihracatı ve büyümeyi önceleyen;…”
2. Büyümenin bir fonksiyonu olarak cari açık-uyumsuzluk TL’yi değiştirir: Türkiye ekonomisinde son 22 senede değiştirilmeyen yapı, büyümenin potansiyel ve üzerine çıktığı yıllarda cari açıkta artış yaratırken, büyümenin ters yönde yavaşladığı dönemlerde cari açığı daraltıcı etki yapar. Albayrak dönemi ekonomi politikalarının büyümeye aşırı öncelik vererek yarattıkları sürdürülemez makroekonomik dengesizliklerin kökeninde bu gerçek var. Şu anda içinden geçtiğimiz büyümeden yavaşlama döneminde de. Türetilen ekonomi politikalarıyla temel üretim yapısında bir değişim yapılamadığı için de, büyüme yükseldiği dönemlerde cari açığın artması kaçınılmaz.
Dolayısıyla, 2023 sonunda GSYH’nin yüzde 4’üne varan cari açığın büyüme yüzde 3,5 seviyesine ineceği varsayılan yılda yüzde 1,7’ye inmesi makul bir beklenti. Makul olmayan, büyüme yeniden yüzde 5’e doğru hareketlenecekse cari açık GSYH oranının yüzde 1,3 olması.
Cari açık ve gerektirdiği dış finansman TL’nin değeri üzerinde önemli etkilere sahip. Büyüme ile uyumsuz şekilde OVP içinde konumlanması, OVP’de ima edilen TL/dolar varsayımlarını da fazla iyimser hale getiriyor.
Türkiye serbest kur rejiminde ancak TCMB ve 2018’den bu yana artan oranda hükümet yönetilen kur rejimi uyguluyor. Bu açıdan bakınca “kur hedefimiz yok” açıklamalarına rağmen, cari GSYH değerini dolar bazında GSYH’ye bölerek ima edilen ortalama kur seviyesinden OVP dönemi boyunca TL’nin reel değerini yüksek tutma planını görüyoruz.
Amaçsa tabii, reel olarak değerli tutulacak TL’nin faiz artışları yanında enflasyonu maliyet baskısını azaltacak açıdan düşürecek bir araç olarak kullanılmaya devam edilmesi.
OVP’de 2025 TL/dolar ortalaması 42 olarak alınmakta. 2024’ü 36-38 bandında tamamlayacağını varsayarsak, enflasyon kadar değer kaybı üzerine eklendiğinde 2025 sonunda TL/doların 43-44 olması gerek. Sene sonu kurunun ortalamaya bu kadar yakın olması da kafa karıştırıcı. 2025 içinde TL’yi hareketlendireceğini tahmin edebileceğimiz beklenen faiz indirimlerinin zamanlaması hakkında fikir veriyor olabilir. O zaman da TCMB’nin enflasyonu indirme planlarında bozulma anlamına gelir.
3. İşsizlik büyüme beklentisi ile uyumlu- enflasyonu düşürme planları ile uyumsuz: Bugün bile yüzde 30’a varan gen
iş tanımlı işsizlik, OVP’nin beklentilerine dahil edilmemiş. Hükümet, sendikaların güvencesizlik olarak karşı çıktığı “esnek çalışmayı” önceleyen modeli gerçekleştireceğini ilan ettiği OVP döneminde enflasyon düşerken manşet işsizliğin de gerileyeceğini varsaymakta. 2025 için kısmen çok az yükselmesi planlansa da, büyüme ve enflasyon arasındaki uyumsuzluk, işsizlik tarafında da kafaların karıştığını anlatıyor.
4. TCMB’nin enflasyonla mücadelesinde mali disiplin çağrısı OVP’de karşılık buluyor ancak ulaşılabilirliği muallak: 2024 için bütçe açığı GSYH oranı ilk hedef yüzde 6,4’ün altında, yüzde 4,9 olarak güncellendi. Makul bir seviye ve gerçekleşmesi mümkün. Ardından 2025 sonu için hedef yüzde 3,1’e kadar açığı indirmek.
Enflasyonla mücadelenin en kritik yılı olan 2025’te bütçe açığının önemli ölçüde daraltacağının ima edilmesi çok değerli.
TCMB’ye son bir yıldır geciken desteğin sonunda gelmeye başlaması demek. Fakat tam olarak nasıl gerçekleşeceği OVP içinde net değil.
OVP detaylarından, 2025 için faiz hariç harcamaların GSYH’ye payının yüzde 22,4’te korunacağını izliyoruz. Faiz harcamaları ise makul bir beklentiyle yüzde 3’e doğru yönelecek plana göre.
Gelirler tarafındaysa vergi gelirlerinin GSYH’ye oranı 2025 ve 2026 için 1’er puan artışta. Bunun gerçekleşmesi için ek vergiler gerekli. Ya da büyümenin gerçekten güçlenmesi demek. İlk durum büyümenin ve enflasyonun hedeflere ulaşmasına engel. İkinci durum ise büyüme-enflasyon hedefleri uyumsuzluğu üzerinden daha derin polemik anlamına gelir.
OVP’nin reform listesi ilk bakışta bir temenni listesi. Etki analizleri, dönemsel gerçekleşme kontrolleri, gerçekleşmemesi halinde yeni planlar gibi önemli dönemeçler bu listede yer almıyor.
100 sayfalık uzun metni ise şu şekilde özetlemek mümkün:
1. Enflasyonu düşürmeyi odağa koyan TCMB maliye politikasından aradığı desteği tam alarak alabilmiş değil.
2. OVP’nin iç tutarsızlıkları enflasyon hedefinin zaten düşük olan güvenilirliğini de tehlikeye atar nitelikte
3. Asgari ücret/emekli maaşı artışlarında reel ücretlerin/gelirin eritilmesi yüksek faiz, değerli kur yanında TCMB için enflasyonla mücadelesinde önemli bir üçüncü araç.
TCMB burada yalnız değil ve hükümetin desteğini almış görünüyor. 2025 için yüzde 20-25 ücret artışları ana plan.
4. Ek vergiler geldiğini açıklanan büyüklüklerden anlamakla birlikte, reform kapsamında sıralanan listeden ne kadarının gerçekleştirilebilir olduğu da net değil.
Hepsi bir araya geldiğinde, 2025’in, 22 yıllık AKP iktidarı döneminin seçmen açısından en zor yılı haline gelmesi ve siyasi çalkantılara zemin oluşturması kaçınılmaz görünüyor.