Üniver- siteye giriş marato- nunda en önemli aşama tercihler
yani üniversite ve meslek seçimi ama nedense bu konuyu yeterince dikkate
almıyoruz.
Oysa üniversite tercihleri hiç kimseye havale edilemeyecek
kadar çok önemli bir konu!
Peki, bu durumun ne kadar farkındayız?
MEB’le, YÖK bir yandan isim değiştiren dershaneler, öte
yandan ebeveynler, bir başka yandan üniversite adaylarının kafalarını
karıştırıp duruyor.
Kimi puana göre, kimi kendi isteklerine göre, kimi de okul
ve çakma dershanelerin başarısını yükseltmek için liste üzerine liste
hazırlıyor.
Bu doğru mu?
Kesinlikle hayır!..
Tercihlere yönelik olarak biz de yayınlar yapıyoruz ama
hemen hepsi sadece adayları bilgilendirmeye yönelik. Çünkü söz konusu olan
gelecek, bizim değil, adayların geleceği.
Adayları tanımadan, hayallerini bilmeden, nasıl bir
üniversite ve nasıl bir meslek istediğini dinlemeden, ekonomik sorunlarını göz
önünde bulundurmadan, gelecek projelerinden haberdar olmadan, ilgi ve
yeteneklerini keşfetmeden yapılacak her öneri, yanlıştan da öte bir
dayatmadır...
Her yıl yüz binlerce üniversite öğrencisi ya da mezunun
yeniden sınavlara girmesi bu yüzdendir.
MEB, YÖK ve ÖSYM, adayları tercihler konusunda yeterince
donatmıyor.
Keşke çok daha fazlasını yapsalar!
Yanlış bir üniversite ve fakülte seçimi adayların yaşamını
altüst etmeye yetiyor da artıyor.
. MEB, kolayına geldiği için birileriyle işbirliği içerisine
girerek çöplüğe dönüşen dijital medyaya yönlendiriyor,
. YÖK, eldeki bilgileri vererek adaylara yardımcı olduğunu
sanıyor,
. ÖSYM, asıl işini unutup sadece sınavlara odaklanıyor,
. Anne, babalar çocuklarının geleceği için yeterince zaman
ayırmıyor,
. Okul ve çakma dershaneler, başarıları yükselsin de nereye
girerse girsinler havasından hâlâ kurtulamadılar,
. Ve en acısı da adayların kendi gelecekleri konusundaki
duyarsızlıkları!..
Diplomalı işsizler!
İşsizlik sıralamasında ilk sırada üniversite mezunları
geliyor.
Hemen her alanda, istihdam fazlası on binlerce üniversite
mezunu varken, sınav kazanıp, üniversite bitirmek, işsizler ordusuna katılmanın
ötesinde ne işe yarıyor?
Ne olur birileri bu sorunun da cevabını versin!
Yoksa yitip giden sadece gençlerimizin değil, ülkemizin de
geleceği!..
Meslek yelpazesini genişletmek zorundayız!
Batılı ülkelerde tanımlanmış ve eğitimi yapılan meslek
çeşitliliği on binin üzerindeyken, bizde binin altında.
Önce bu soruna çare bulmalıyız.
Yoksa işadamları, donanımsız gençlerden yakınıp, istediğimiz
mezunları bulamıyoruz diye yakınmaya devam eder, pek çoğu tabela üniversite
olmanın ötesine geçemeyen yükseköğretim kurumlarımız da mezun sayısını
katladıkça katlar.
Arada yok olup giden ise hep çocuklarımız oluyor...
Bu arada adaylara
önerimiz, LYS başvuruları bitmeden bir an önce başvurularını yapmaları ve geniş
bir yelpazeden tercih yapmak için tüm testlere girmeleri...
Yazık oluyor onlara!
Üniversiteye girişte hemen herkesin canı yanıyor ama birileri
var ki onların canı daha fazla yanıyor.
Engelli ya da üstün yetenekli olmak, ülkemizde, dışlanmanız
için yeter de artar.
Oysa onların da en az diğer adaylar kadar, eğitimden
yararlanma hakları var ama ara ki bulasınız...
Engelli öğrencilerin, günümüz eğitim sistemlerinde, ayrı
okullarda, ayrı sınıflarda değil, kaynaştırılmış eğitimle herkesin gittiği
okullarda öğrenim görmeleri öngörülüyor. Ancak bunu hâlâ kabullenebilmiş
değiliz.
Bu noktada, belki de öncelikle, ‘düşünce özürlü’ olanları
eğitmemiz gerekiyor!..
Üstün yetenekli ya da üstün zekâlı öğrencilere gelince,
onlar bir ülke için en büyük doğal zenginlik ama eğer değerini biliyorsanız!
Onları, şu anda olduğu gibi, sıradan eğitim koşullarına
mahkum edemezsiniz, gidebilecekleri yere kadar takip edip, desteklemelisiniz ki
fark yaratabilsinler.
MEB’e ve YÖK’e sorarsanız, asayiş berkemal ve her şey
kontrol altında. Ne engelliler konusunda ne de üstün zekâlı ve üstün
yetenekliler konusunda bir sorun var. Onlara göre gereken her şey yapılıyor.
Aynı soruyu bir de bu çocuklarımızın yakınlarına sorun!
Alacağınız cevap çok farklı olacaktır...
Elbette kabahatli aramıyoruz ama ne olur artık bu konulara
daha fazla önem verilsin. Ama lafla ya da göstermelik projelerle değil,
devamlılığı olan sahici yaptırımlarla...
Özetin özeti: Hiç ama hiçbir çocuğumuzun geleceğini
tesadüflere bırakmayalım!.