28 Temmuz 2017 Cuma

FİKİR OLUŞTURMA TEKNİKLERİ

Mevcut durumu tanımlayın

Mevcut durumunuzu tanımlarken, yapabildiğiniz ölçüde çok ve farklı ölçüm aracı kullanın:
*Arka plan
*Gereksinim
*Coğrafi / fiziksel konum
*Zaman parametreleri
*Rekabet durumu
*Mali durum
*Eldeki kaynaklar
*Elde bulunmayan kaynaklar

Boşlukları belirleyin

Mevcut durumunuzla arzuladığınız durum arasındaki boşlukları belirleyin.
*Arka plandaki boşluk.
*Gereksinimlerdeki Boşluk
*Mali boşluk

Sorunun özünü saptayın

Yanlış sorunun peşine düşmeyin. Potansiyel sorun alanlarının bir listesini yapın ve her birinin karşısına gerçekten bir sorununuz olup olmadığını yazın. Sonra da sonuçları analiz edin.

Yararlananları belirleyin

Sorununuzun ya da uğraşınızın analizinde öncelikle tamamlanması gereken bir başka adım, kime konuşuyor olduğunuzu açıkça kavramaktır.

Sorunu altı yaşındaki bir çocuğa anlatın

Altı yaşında dost canlısı bir çocuk bulun ve sorunu ona açıklamaya çalışın. Burada hedefiniz işi iyi becerip daha sonra çocuğun sorunu size açıklayabilmesini sağlamaktır. Çocuğun formüle edeceği sözleri çok dikkatle dinleyin. Önyargılarına ket vurulmamış bir zihnin neler üretebileceğini görünce şaşıracaksınız.

Fikir oluşturmak zordur

Çünkü mantıksal düşünüyoruz, zihinlerimizde klişeler, basmakalıp düşünceler taşıyoruz, başarısızlığa uğramaktan korkuyoruz, budala görünmek istemiyoruz, bize gülünmesini istemiyoruz, tuhaf olduğumuzun düşünülmesini istemiyoruz.

Fikir oluşturmak kolaydır

Çünkü bunu yapabilmemizi sağlayacak süreç ve teknikleri öğrenmeye doğuştan yetenekliyiz. Bunun için bütün gereken, temel bir kavrayış ve süreç üzerine birazcık deneyimdir. Böyle olunca bizi engelleyen her şey çözülüp gidecektir.

Sağ/sol beyin yapısını kavrayın

Beynin sağ tarafı yaratıcı, görsel, mekânsal, kavrayışlarımızı yönetir. Beynin sol yanı ise mantıksal, matematiksel, yargıya varıcı ve analitik etkinliklerimizi yönetir. Değerlendirme ve yargı, yaratıcılığın önünde bir engel oluşturur. Bu yüzden önce yaratırız. Sonra düğmeyi çevirip, en iyi sonuca varmak için değerlendiririz.

Mantık tuzağından kaçının

Zihin her şeyin mantıksal olarak işlemesini ister. Dolayısıyla, bir şey mantıksal kalıplarımıza istemeden girecek olursa rahatsızlık duyarız. Tuhaf görünen değişimlere direniriz. Bu büyük fikirler oluşturmanın önünde dikilen bir engeldir. Bazı büyük fikirler görünüşte mantıksızdır. Kendimize farklı davranabilmek konusunda izin vermeliyiz.

Enformasyon tuzağından kaçının

Fikirler oluştururken konu hakkında bilgilenmemiş insanların size yardım etmesine izin verirseniz, son derece açık olan ama bir türlü fark edemediğiniz çözümün bir şans eseri önünüze fırladığını görebilirsiniz.

Bildik bir nesneyi alıp on dakikalığına inceleyin

Bildik nesneleri muhakkak sayma, kuşku duymaksızın kabul etme eğilimindeyizdir; zihinlerimizde yalnızca gelişigüzel bir imajını barındırırız. Gözlerinizi kapayın ve nesneyi gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Sonra bir kâğıt alıp çizin. Çizdiğiniz gerçeğe ne kadar yakın?

Sorun üzerinde düşünmeye son gün başlamayın

Bir sorunla yüz yüze geldiğinizde onu en son ana bırakmak gibi berbat bir eğilim taşırız. İki hafta içinde bir şeyler üretmek zorundaysanız ve normalde işe son andan bir iki gün önce başlıyorsanız, bu kez işe bir an önce girişmeyi deneyin. İşi bir an önce gerçekleştirmek için değil, sadece durumun boyutlarının ayırdına varmanızı sağlayacak yeterli veriyi elde etmek için!

Rüyasına yatın

Beyninizi durdurmak olanaksızdır. Harıl harıl çalışmaya devam edecektir. Kimi zaman sizin istediğiniz şeyleri yapar, kimi zaman kendi istediği şeyleri. Bundan yararlanın. Özellikle de uyurken zihninizde dolanıp duran bir dizi sorunla yatağa girebilirsiniz. Uyumaya çalışın. Sabah olduğunda sizi bekleyen gerçekçi bir çözümle karşılaşacaksınız.

Seyahat alışkanlıklarınızı değiştirin

Gittiğiniz yerdeki tuhaf, küçük dükkânların vitrinlerine bakın. Zihninizi açık tutup “akışa bırakın”. Bir yerlere uğrayın, çevrenizi inceleyin. Oradaki insan tiplerine dikkat edin. Çözmeye çalıştığınız mevcut bir sorunu gezerken rastladığınız bir şeyle ya da bir kimseyle ilintili olarak düşleyin.

Tanıdık bir alışveriş merkezini, alışılmadık bir biçimde ziyaret edin

Normalde istemeyeceğiniz türden bir şeyler arayın. Özel bazı şeyler satan butiklere gidin. Ürünlerin sergilenmesinde ne tür bir düzen gözetildiğine bakın. Sergilenen mallardan birinin üreticisi olduğunuzu düşleyin. Ürününüzün nasıl sergilenmesini isterdiniz? Satışları daha iyi duruma getirmek için değiştireceğiniz üç şey ne olurdu? Müşteri için ne yapardınız?

Bildik bir film izleyin

Burada önerilen etkinlik, bir filmi yeniden izlemektir, ama kendimizi film ekibinden birinin yerine koyarak! Söz gelimi yönetmen olun. Çekimlerde kullanılan çerçeveleri inceleyin, kamera hareketlerini izleyin. Filmdeki gülünç hataları bulmak da çok zevklidir.

Başka birinin bakış açısını kullanın

Bu yöntem “eğer” üzerine kuruludur. Eğer siz bir müşteri olsaydınız, ona nasıl görünürdünüz? Eğer siz birlikte öğlen yemeğine çıktığınız bir gazeteci olsaydınız, hakkınızda ne düşünürdü? Eğer siz satış elemanı olsaydınız, yapmayı umduğunuz pazarlığa nasıl bir tepki verirdiniz? Eğer savunmansızı dinleyen yargıç siz olsaydınız, ne düşünürdünüz?

“Bu başka ne olabilir ?” oyunu oynayın

Fikir, çocuğa evde kullanılan (saplı tencere ya da tirbuşon gibi) sıradan bir nesneyi gösterip “bu başka ne olabilir?” diye sormaktır. Burada çarpıcı olan şey, fikirlerin dışarıya –neredeyse bir çocuğun konuşma hızından daha yüksek bir şekilde- sel gibi akmasıdır. Bunları gerçek yaşama tercüme etmeye başlamasıyla çocuk etkili bir düşünür haline geliverir, yapay kısıtlamalarla eli ayağı bağlanmaz. Sizin için de aynı şey geçerli olacaktır.

Yanal düşünün

Yanal düşünüş uzmanı Edward de Bono bunu şöyle tanımlar: Bir kavramla başlayan ve ardından çözüme ulaşana dek bu kavramla çalışmaya devam eden dikey düşünüş, gittikçe daha derinleşen bir çukur açmak gibidir; bir çözüm geliştirmeden önce soruna alternatif yollardan bakmayı keşfeden yanal düşünce ise farklı yerlerde bir yığın çukur açmak gibidir.

Farklı disiplinlerden insanları bir araya getirin

Bir beyin fırtınası seansına yalnızca çözmeniz gereken sorun üzerinde çalışan insanları çağırmayın. Grup ideal olarak bir ya da iki uzmandan, bir ya da iki genel bilgi sahibinden, belki müşterilerinizden ve sorunun bütünüyle dışındaki bir ya da iki kişiden oluşur.

Soru soran bir tutum benimseyin

Yaşlandıkça bize anlatılanları kabullenme yönündeki eğilimimiz iyice artar. Bu bizi ne yazık ki, büyük fikirlerin oluşmasının önüne geçen en belirgin kısıtlamalardan birine götürür. Çünkü mevcut durumu onunla çatışmaksızın ne kadar çok kabullenirsek, değişim ya da yeniliğe duyduğumuz gereksinim o kadar azalır, bunları olanaklı kılan nedenler ortadan kalkar.