Prof. Dr. Emre Alkin'in 2018 yılı ekonomik beklentisi:Temkinli iyimser
![]() |
Prof. Dr. Emre Alkin |
2017 yılında Kredi Garanti Fonu'nun ekonomi için önemli bir
milat olduğunu aktaran Prof. Dr. Emre Alkin, "2018'de sorunlar devam
edecek ama Türkiye inşaatla kalkınamaz o yüzden yeni yılda marka, inovasyon ve
Ar-Ge yatırımı yapmalıyız. Büyüme modelini değiştirmezsek döviz kurları her an
atak yapabilir. İş insanlarımız 'yarını nasıl çıkaracağım' diye düşünmekten
yatırım yapamıyor, devletin iş insanlarımızı rahatlatması şart. Bu
insanların
sürekli günü kurtarmayı düşünmekten, geleceği düşünecek vakitleri kalmıyor
" dedi.
Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Ekonomist Prof.
Dr. Emre Alkin, 2017 Türkiye ekonomisini değerlendirerek 2018 yılı ekonomisine
ilişkin tahminlerini aktardı. 2017 yılının referandumla başlayıp kötümser
yorumların yapıldığını fakat Kredi Garanti Fonu (KGF) aracılığı ile piyasaya
sunulan 200 milyar TL'lik kefalet desteğinin sektörleri canlandırıp, bir milat
yarattığını söyledi.
"DÖVİZ KURLARI HER AN ATAK YAPMAYA HAZIR"
2018 yılında da
2017’de yaşanan bazı sorunların devam edeceğini söyleyen Prof. Dr.
Alkin, şöyle konuştu:
"Özellikle
başımızdaki en önemli dertlerden bir tanesi Trump ve Amerikan dış politikası.
Bunun haricinde Ortadoğu’daki sorunların orada haritalar değişene kadar uzun
süre devam edeceğini tahmin ediyorum. Burada Türkiye’nin rolü çok önemli,
Türkiye bu rolünü kavramış durumda ve gereğini yapıyor. Büyüme modelinin
seçimlere kadar değişeceğini zannetmiyorum. Ancak döviz kurlarının her an atak
yapma riski var. Dolayısıyla borcu ve döviz ödemesi olanların mutlak surette
döviz kurlarının düştüğü yerlerde kendilerini garantiye almaları bence doğru
bir davranış olur."
"2017 YILININ MİLADI KREDİ GARANTİ FONU OLDU"
KGF'nin ekonomi için önemli bir milat olduğunun altını çizen
Alkin, "Ekonomi için en önemli milat bence KGF oldu. Kredi garanti fonu
bir şekilde,hem bankacılıktaki hem de iş dünyasındaki bilançoları düzeltti, akışkanlığı
sağladı ve işlerin hareketlenmesi sonucunu doğurdu. Busebeple“2017’nin en
önemli olayı ne denirse” Türkiye ekonomisi için hiç kuşkusuz KGF derim. Büyüme
rakamını KGF’nin bir sonucu olduğunun da altını çizmek istiyorum" dedi.
"2018 YILINDA DEVASA BÜYÜME GÖRMEYECEĞİZ"
2017 yılının rakamlarının çok iyi olduğu için 2018 yılında
devasa büyümeler görülmeyeceğini aktaran Prof. Dr. Alkin, "Mümkün değil,
çünkü bu senenin rakamları çok iyi, bir sonraki sene o kadar iyi çıkmaz. Ancak
ben yüzde 4.5’ten daha düşük bir büyüme olacağını düşünmüyorum. Yüzde 4.5’tan
daha düşük bir büyüme olması için de uluslararası çapta olumsuz gelişmelerin
olması lazım. Yani dünyanın tamamının olduğu yerde sayıyor olması gerek. Şu an
itibariyle böyle bir ihtimal yok. 2018’de yüzde 4,5’in altına inmesi benim için
sürpriz olur" ifadelerini kullandı.
"EKONOMİK MODEL DOĞRU DEĞİL"
Türkiye’nin değişmeyen gerçeğinin Türk lirasının değer
kaybetmesi olarak gördüğünü dile getiren Prof. Dr. Alkin, bunun da ekonomik
modelin doğru şekilde oluşturulmadığını gösterdiğini aktardı.
Prof. Dr. Alkin, şunları söyledi:
"Çok kaliteli malı ucuza satan bir Türkiye’yi arzu
etmiyoruz. Biz ekonomistler olarak inşaatla kalkınmayı da arzu etmiyoruz.
İnşaatla kalkınma olmaz zaten. İnşaatla büyümek Türkiye'yi 21'inci yüzyılda üst
düzeylere taşıyacak bir mekanizma değil. Geleceğin sektörlerinde öne
çıkmalıyız, yani marka, tasarım, inovasyon, AR-GE ve teknolojiden
bahsediyorum."
"BEŞERİ SERMAYENİN KALİTESİ ARTMADIKÇA, FİZİKİ
SERMAYENİN ARTSA DA VERİM DÜŞER”
Verimin, büyümenin ve teknolojinin artması için hem devlete
ve hem de iş insanlarına çeşitli görevler düştüğünü vurgulayan Prof. Dr. Alkin
şöyle konuştu:
"Burada devletin vazifesi, mal ve hizmet üretenin
maliyetini düşürmek için alt yapı yatırımı yapmaktır. İş Dünyasının vazifesi
de, beşeri sermayenin kalitesini artırmaktır. Beşeri sermayenin kalitesi
artmadıkça fiziki sermayeyi ne kadar artırırsan artır, verim düşer. Eğer siz
beraber çalıştığınız insanların eğitimine önem vermezseniz, istediğiniz kadar
makineleri artırın, istediğiniz kadar fabrikayı büyütün, sonunda senin verimin
düşecektir.
"İş insanının görevi, ne kadar yüksek bina diktim, ne
kadar büyük fabrika yaptım demek değil,
insanların eğitiminin kalitesini artırmaya yatırım yapmasıdır. Türkiye’nin
ihracatının kilogram değeri çok düşük. Demek ki öyle milyonlarca ürünü ucuza
satarak kalkınma olmuyormuş."
"İŞ İNSANLARINI 'YARINI NASIL ÇIKARACAĞIM' DÜŞÜNCESİNDEN
UZAKLAŞTIRMALIYIZ"
Bugün iş insanlarının'yarını nasıl çıkaracağım' diye
düşünmekten veya günü kurtarmaya çalışmaktan çok yorgun düştüklerini kaydeden
Prof. Dr. Alkin, "İş insanlarımız o kadar çok yorgun düşmüş ki;
inovasyonla alakalı işlere, ileri teknoloji kullanımına veya daha değerli işler
yapacak konularda yatırım yapacak cesaretli adımları atmaya çekiniyorlar.
Sabahtan akşama kadar işle alakalı derdi tasayı düşünen insanların verimli
işler yapacağını düşünmüyorum. Devletin asli görevi iş adamından sporcuya,
sanatçıdan bilim insanına ve öğretmene kadar insanları sürekli dert tasa düşündürmeden,
inovatif düşünmeyi sağlayacak bir ortamı yaratmaktır. Bu insanlar sürekli günü
kurtarmayı düşünürlerse, geleceği zaten düşünecek vakitleri kalmıyor" diye
konuştu.
"TAŞERON İŞÇİLERE KADRO DÜZENLENMESİNİN KHK İLE ÇIKMASI
NORMAL"
Olağanüstü hal ile yönetildiğimiz için Taşeron işçilere
kadro düzenlemesinin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile çıkmasının normal
bulduğunu kaydeden Prof. Dr. Alkin, "Biz olağanüstü halle devam ediyoruz.
Düzenlemenin Kanunla değil de KHK ile çıkması bana iki tane şey söylüyor;
birincisi olağanüstü haldeyiz KHK normal, ikincisi taşeron düzenlemesi eğer
kanunla yapılsaydı kalıcı olacaktı. Sanıyorum bir süre süreç takip edilecek,
tatmin edici sonuçlara ulaşılıyor mu diye. Eğer ulaşılmıyorsa bir KHK ile de kararın
değişebileceğini tahmin ediyorum" dedi.
"YÜZDE 11'LİK BÜYÜME RAKAMININ TARTIŞMA YARATMASINI
ABESLE İŞTİGAL GÖRÜYORUM"
Yüzde 11'lik büyüme rakamının tartışma yaratmasını abesle
iştigal olarak nitelendirdiğini dile getiren Prof. Dr. Alkin, "Büyüme ile katma
değer üretimini birbirine karıştırmamak lazım. 2016 üçüncü çeyrek rakamları
bayağı kötüydü. O kötü rakamların üzerine bir sonraki yıl daha iyi bir
performans ortaya çıkmasını yadırgamamak lazım, bunda bir anormallik yok. O
yüzden altını çizmek istediğim konu şu. Büyüme rakamları her zaman bir yıl
öncenin aynı dönemine göre hesaplanır. Bu sonucu abartmanın veya 'rakamlar
gerçek değil' demenin de akılcı bir davranış olduğunu düşünmüyorum. En çok
gelişmenin hizmetler ve inşaatta alanında olduğunu görüyoruz. Sanayi tarafında
o kadar ciddi bir büyüme yok. Özetle yüksek büyüme var ama katma değer üretimi
açısından parlak bir çeyrek olmamış" diye konuştu.