SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ & UNUTMAYIN TEK GELİR KAYNAĞIMIZ REKLAMLAR & SİTEMİZİ GEZERKEN REKLAMLARA TIKLAYINIZ
Dünya genelinde genç kuşaklar X, Y, Z kuşakları olarak adlandırılıyor. X kuşağı yeniliklere adapte olmaya çalışırken, bir yandan sabırla iş hayatlarında kademe atlıyor; Y kuşağı iş hayatında hemen yönetici olmayı, para harcamak için çalışmayı tercih ediyor, kendi görüşlerinden asla vazgeçmiyor; Z kuşağı ise artık sokakta birdirbir oynamıyor, ipad’leriyle sosyalleşiyor…
Farklı nesillerin iş yaşamına, teknolojiye ve hatta hayata
uyum sağlamaları değişiklik göstermektedir. Burada matematik denklemlerini
çağrıştıran X, Y, Z nesillerinin özelliklerinden bahsederken, özellikle günümüz
Gezi olaylarıyla ön plana çıkan Y neslini anlamaya çalışacağız.
X nesli, 1965-1979 arası doğanlara denir. Bu durumda en
yaşlısı 48, en genci 34 yaşındadır. X nesli kurallara uyumlu, aidiyet duygusu
güçlü, otoriteye saygılı, sadık, çalışkanlığa önem veren bir kuşak olarak
tanımlanıyor [1]. İş yaşamlarında çalışma saatlerine uyumlu olup iş
motivasyonları yüksektir. Belirli çalışma süresinden sonra kademe
atlayabileceklerine inanırlar ve sabırlıdırlar. Daha çok yaşamak için
çalışırlar. Ayrıca, bu nesil, bir takım icatlara, buluşlara şahitlik etmiştir.
Dünyaya gözlerini merdaneli çamaşır makinesi, transistörlü radyo, kaset çalar
ve pikapla açan X nesli sakinleri pek çok dönüşüm yaşamıştır. Özellikle,
teknoloji açısından düşünüldüğünde, bilgisayar sistemlerinin dönüşümü ve buna
bağlı değişen iş yapış şekillerine adapte olmaya çalışmışlardır. Ülkemizin
%22’sini oluştururlar
Y nesli, 1980-1999 arası doğanlardır. Y neslinin en yaşlısı
33, en genci ise 14 yaşındadır. Kuşaklar arası farklılığın en çok hissedildiği
nesil özelliği taşırlar. Çünkü onlar bağımsız olmayı seviyorlar, özgürlüklerine
düşkünler ve iş yaşamlarında da farklılar. Belirlenen mesai saatleri arasında
çalışmayı sevmiyorlar. Bu yüzden, iş saatinden ziyade işe odaklanmaları
gerekiyor. Bu durumda onları işin bir parçası haline getirmek önemlidir. X
nesline göre Y neslinin örgütsel bağlılıkları azdır ve çok fazla iş
değiştirdikleri de söyleniyor. Bir an önce yönetici olmak ya da kendi
işlerini kurmak istiyorlar. Onlar, iş hayatını sadece yaşamlarını sürdürebilmek
için değil, daha rahat para harcamak için istiyorlar. Y nesli, çok farklı
kişisel özellikler taşımakta ve özellikle üniversitelerden yeni mezun olanları
kapsamaktadır. Y neslinin uyumsuz olduğu, kendisinden farklı düşünenleri
acımasızca eleştiri yağmuruna tuttuğu da bir gerçek. Bu durum aşırı bireyci
olmasından ve otorite tanımamasından kaynaklanıyor. Bu nesil kural tanımıyor.
Ülkemizin %35’ini oluşturdukları söyleniyor. Yani 27 milyon genç
Z nesli, 2000 yılı ve sonrası doğanlara denir. En büyüğü 13
yaşındadır. İnternet ve mobil teknolojileri kullanmayı seviyorlar. Günümüzde
yaygın olan akıllı telefonlar, ipad’ler ya da tablet bilgisayarlar ile her
alanda aktifler. Özellikle internet aracığıyla sosyalleşmeyi tercih ediyorlar.
Diğer nesillerden farklı olarak, internet ve teknoloji ile doğdukları tabir
edilir. Ülkemizin %17’sini oluşturuyorlar.
Oyuncak yerine ipad’lerle
oynarlar ve teknoloji ile birlikte büyürler. Bu yüzden de çabuk tüketen bir
nesildir. Fakat internet ile fazla haşır neşir olduklarından aynı anda birden
fazla konu ile ilgilenebilme yeteneklerinin gelişeceği tahmin ediliyor [1]. Söz
konusu bu yetenek aynı zamanda Y neslinde de yaygın olarak görülüyor ve bu tek
bir konuya odaklanmaya göre daha pratik olabilir. Bunun en iyi örneklerinden
bir tanesine geçenlerde düzenlenen bir konferansta şahit oldum. Konuşmacı
konuşmasını yaparken çoğunluğu Y nesli
üniversite öğrencisi olan dinleyicilerden kimisi eş zamanlı olarak konferansın
Twitter sayfasında yorumlarda bulunuyor, kimisi ipad’i ile sahnenin resmini
çekip Facebook, Twitter gibi sosyal ağlarda paylaşıyordu. Tabi bunlarla meşgul
olurken konuşmayı da dinliyorlardı. Aynı anda dinleme, yorum yapma, resim,
video vs. yayınlama/paylaşma yeteneği harika bir şey olsa gerek… Fakat kendisi
konuşurken yüzüne bakmadığını düşünen X sakinleri bunu “saygısızlık” olarak da
nitelendirebiliyor. Zaten tehlike ya da uyuşmazlıklar da bu noktada söz konusu
oluyor. Bu tür uyuşmazlıklara özellikle “eğitim” alanında çok sık rastlıyoruz
ki birazdan bu konuyu ayrıca ele alacağız.
Nesillere 1965 ile başladık. Peki, daha önceki tarihler
hangi nesli ifade ediyor?
1946-1964 yıllarında doğanlar “baby boomer” olarak
adlandırılıyor. “Baby boom” bir Kuzey Amerikan-İngiliz terimidir. Özellikle
Amerika’da II. Dünya savaşının bitiminde başlayıp 1960 yılı başlarına kadar
süren, yıllık doğum hızında büyük artış anlamına geliyor. Amerika’da bu
dönemde gelişen ekonomiye de paralel
olarak 78.2 milyon kişi doğmuş ve 1955, doğum artış hızının tepe yaptığı
yıldır. Bu olay, “baby boom”, bu dönemde doğanlar da “baby boomer” olarak adlandırılıyor Şu
anda baby boomer neslinin en yaşlısı 68 yaşında, en genci ise 49 yaşındadır. Bu
nesil teknolojiden uzaktır, diğer bir deyişle teknolojiyi benimseyememiştir.
Teknoloji yaygın olmadığı için çoğu zaman işlerini kendi kendilerine yapmak
zorunda kalmış, üretmişlerdir. Bunun yanında, iş sadakatleri yüksektir. Diğer
kuşaklardan farklı olarak, iş yaşamları için “çalışmak için yaşamışlardır”
ifadesi kullanılabilir. Ayrıca bu nesil için “önce çocuklarına daha sonra ise
anne ve babalarına baktılar” ifadesi de kullanılmaktadır. Sadakatlilik ve
kanaatkârlık duyguları oldukça yüksektir. Ülkemizin %19’unu oluşturuyorlar
“Daha öncesi yok mu?” diyenler olabilir. Genel olarak
nesiller yukarıda bahsettiğimiz şekilde dörde ayrılıyor. Söz konusu yıllardan
önce doğanlara ise “sessiz kuşak” diyoruz. Sessiz kuşak, 1927-1945 döneminde
doğanlar olarak anılır ki; onlar babaannelerimiz, dedelerimizdir. Diğer bir
ifadeyle, Türkiye’deki Cumhuriyet kuşağıdır. Ülkemizin yalnızca %7’sini
oluşturuyorlar
Günümüzde Y nesli
Y neslini diğer nesillerden kırılma noktası olarak ele
aldığımızda, gerçekten iyi anlamak gerekiyor. Genellikle bu neslin ayrı
özellikleri olduğundan habersiz olan popülasyon yaygın olduğundan günümüzde
dünya pek çok uyuşmazlık ya da çatışmalara sahne oluyor. Şimdi Y neslinin ön
plana çıkan özelliklerini maddeler şeklinde tekrar sıraladığımızda bazı olaylar
fotoğraf kareleri şeklinde beynimizde canlanacak.
Bağımsız olmayı seviyorlar, özgürlüklerine düşkünler.
Otoriteyi sevmiyorlar.
Kendilerine kurallar koyulmasından hoşlanmazlar.
İş yaşamlarında kurallara ve mesai saatlerine göre çalışmayı
sevmiyorlar. Buna rahatlıkla karşı çıkabiliyor, çok fazla iş
değiştirebiliyorlar.
Otorite sevmediklerinden bir an önce müdür olmak ya da kendi
işlerinin patronu olmak istiyorlar.
Farklı görüşlerin kendilerine dayatılmasına karşı çıkarlar.
Farklı görüştekileri acımasızca eleştirebilirler.
Kendi görüşlerine karşı olan eylemler gündeme geldiğinde hiç
düşünmeden direnişe geçerler.
Direnişleri uğruna ölümü dahi göze alırlar ve istedikleri
olana kadar direnmekten vazgeçmezler.
Onlar için gruplaşma ve akranlarına kendini kabul ettirme
önemli olduğundan, sosyal gruplara katılma ve birlikte hareket etme önemlidir.
Sosyal medyayı etkin kullanırlar ve görüşlerini rahatlıkla
dile getirmekten çekinmezler.
Bir olay karşısında eylemde bulunacakları zaman birliktelik
kurmak için sosyal ağları ciddi bir araç olarak kullanırlar ve oradan yapılan
çağrıları sorgusuzca kabul ederler.
Son günlerde sosyal ağlar aracılığıyla birliktelik
sağlayarak yollara dökülen, Gezi olaylarıyla gündeme damgasını vuran Y nesli
değil midir? Ya da kendi görüşlerini anlatmak ve isteklerini kabul ettirmek
için günlerce parkta yatıp kalkan ve bundan vazgeçmeksizin direnen Y nesli
değil midir? Ve hatta ne demek istedikleri anlaşılmayan da Y nesli değil midir?
Ve daha da aklınıza gelen her şey!
Anlaşmazlık nereden kaynaklanıyor?
Konunun uzmanları pek çok konuşma ve yazılarıyla Y nesli
çatışmalarının kaynağını açıklıyor. Evet, yanlış okumadınız, söz konusu
kuşaklar üzerinde çalışan uzmanlarımız da mevcut. Evrim Kuran, 2001’den bu yana
kuşaklar üzerinde çalışan uzmanlarımızdan birisi. Bir söyleşisinde şöyle diyor
“Y kuşağını iki harfle özetlerim: “BD”. Yani “bullshit
detector” (Saçmalık dedektörü). Y kuşağı, kafasına uymayan, saçma durum
gördüğünde dayanamıyor, kaynamaya başlıyor. Cumhurbaşkanı olmuş, başbakan
olmuş, öğretmeni, genel müdürü hiç fark etmiyor, hemen tepki veriyor. Çünkü bu
kuşağın temel değerlerinden biri; adalet duygusu…”
Diğer taraftan Y kuşağı için akranları ve aileleri çok
önemlidir. Akranları tarafından kabul görme özelliği yüzünden çok çabuk bir
araya gelebiliyorlar. Bunun en büyük yansımasını sosyal medyada gördük. Gezi
olayları ile ilgili pek çok bir araya gelme imkânlarını bu mecradan yarattılar.
Ayrıca bu kuşağın aileleri çocuklarına çok düşkünler. Bu yüzden onların
istekleri söz konusu olduğunda çok çabuk onların seviyesine inebiliyor,
sorunlarını halledebiliyorlar. Aileler yeri geldiğinde Y nesli için birer
kanka, arkadaş olabiliyor. Yine ailelerin bir araya gelip Gezi Parkı’nda
çocuklarını korudukları ve onları desteklediklerini gördük, izledik ki;
ailelerin Y nesli çocuklarını ne kadar desteklediklerine verilebilecek en iyi
örneklerden bir tanesidir.
Günümüzde Y nesli yanlış değerlendiriyor; tembel,
disiplinsiz, prensipsiz oldukları söyleniyor hatta apolitik olmakla suçlanıyor.
Hâlbuki Y nesli farklı bakış açılarına sahip. İşte anlaşmazlık da buradan
kaynaklanıyor. Y neslinin özelliklerine devam edecek olursak; inançları uğruna
sonuna kadar savaşırlar. Bunu yaparken ise direnmek yerine eğlenirler.
Akranlarıyla bir araya gelerek kendi doğrularını kabul ettirmeye çalışmaktan
zevk duyarlar, tadını çıkartırlar. Özgüvenleri yüksektir. Hele ki ailelerinden
onay olarak bunu yapmaları onları doruk noktasına çıkartıyor, kendilerini daha
da özgür hissediyorlar.
Toplumda görülen “ötekileştirme” yaklaşımına Y nesli
katılmıyor ve bunun yanlış olduğunu düşünüyor. Y nesli ötekileştirmek bir yana,
eş cinsel, muhafazakâr ya da herhangi birisi olsun birbirine eş tutuyor, kendi
neslinden herhangi birisi ile aynı ortamda bulunabiliyor, birlikte direniyor.
Bu kuşak her şeyin sahici olmasını istiyor
Sonuç olarak, toplumun bu gençlerin dilini öğrenmesi
gerekiyor! Onları anlaması, yanlış değerlendirmemesi gerekiyor! Örneğin, Gezi
olaylarıyla onlar birer halk ayaklanması yarattıklarını düşünmüyorlar, aksine
binlerce insanın birlikte iletişim kurabildiklerini, birlikte bir bağ
oluşturabildiklerini düşünüyorlar. Toplum tarafından yanlış anlaşılmalarına
daha iyi örnek ne olabilir ki!
Eğitim camiasında Y nesli
Eğitim camiasında özellikle üniversitelerdeki durumları ele
alacağız. Çünkü Y nesli çoğunlukla üniversite öğrencilerinden oluşuyor.
Üniversitelerdeki öğretim elemanları ise çoğunlukla X ve Baby boomer
nesillerinden ki, tehlike burada başlıyor!
Y neslinin genellikle dersleri dinlemeyen, tembel
öğrencilerden oluştuğu zannediliyor. Hâlbuki IQ seviyeleri oldukça yüksek.
Onlar aynı anda birden fazla iş yapmaya o kadar alışkınlar ki, derslerde de
farklı şeylerle meşgul olmak istiyorlar. Örneğin, herhangi bir cep telefonu uygulaması
veya internette sosyal ağ, blog vs. uygulamalarını ders esnasında da takip
etmek, sosyal dünyalarından kopmamak istiyorlar. Tabi bu da X nesli öğretim
elamanlarını çılgına çevirebiliyor. Aslında aynı anda birden çok etkinliğe
dahil olmak istiyorlar. Tek bir şeye konsantre olmak onlar için sıkıcı.
X nesli genellikle disiplini sever ve aynı anda birden fazla
işle meşgul olma yeteneği pek yoktur. Bu durum onları Y neslinden ayırır ve
özellikle öğrenme-öğretme etkinliklerinde sorun yaşamalarına sebep olur. Böyle
bir durumda, öğretim elemanları “dersi dinlemiyorsun”, “dersi dinlemeyen dışarı
çıkabilir”, “ne kadar saygısızsın” gibi tepkilerle öğrencilerin derse olan ilgi
ve motivasyonlarını düşürebiliyor. Uyuşmazlık da işte bu noktada başlıyor.
Öğretim elemanı kapasiteli öğrencileri “tembel, işe yaramaz” gibi sıfatlarla
yanlış tanıyabiliyor. Bu durum belki de onların geleceğine dahi engel
olabiliyor.
Baby boomer kuşağındaki öğretim elemanları X kuşağına göre
daha disiplinlidir. Yeniliklere daha zor adapte olabiliyor. Bu durum Y kuşağı
ile uyuşmazlıklarını daha da arttırıyor.
Son günlerde “eğitimde sosyal ağların kullanımı”
konuşuluyor. Bunun sebebi, teknolojiye meraklı Y nesli üniversite
öğrencilerinin Facebook, Twitter gibi sosyal ağlarda günlük olarak çok sık
vakit geçirmeleridir. Bu durumda, X nesli ve baby boomer sakinleri Y nesli ile
sosyal ağlar aracılığıyla köprü kurabileceğini düşünüyor. Öğrencilerin
kendilerini en açık olarak ifade ettikleri bir mecra olarak düşünüldüğünde
sosyal ağlar, eğitim amaçlı kullanılabilir. Fakat bu durum teknolojiden uzak
olan baby boomer’lar ile yeniliklere adapte olmaya çalışan x neslinin hoşuna
gitmeyebiliyor.
Üniversitelerde “anlayış değişikliği” ya da “değişime adapte
olma” olarak ifade ettiğimiz bir takım tutum değişikliklerine ihtiyaç olduğu
kesin. Bunun yanı sıra, bazı öğretim elemanlarımızın bireysel olarak başlattığı
çabaları da görmezden gelemeyiz. Ercüment Büyükşener’in “yeni medya” isimli bir
konferansta anlattığı “facebook’u dersine nasıl entegre ettiği” örneği oldukça
çarpıcıdır.Dersinin bazı haftalarını yüz yüze bazı haftalarını ise
facebook sayfasından yürüttüğünden bahsediyor. Facebook’ta yoklama aldığını,
sınav yaptığını, öğrencilerin ortamdan bağımsız olarak istediği yerden derse
katılım sağladığını ve hatta katılımın kayda değer oranda yüksek olduğunu
söylüyor. Öğrenci görüşlerini almayı ihmal etmeyen öğretim elemanı, Y neslinden
olan öğrencilerinin bu uygulamadan çok memnun kaldıklarını ve derse daha çok
motive olduklarını belirtiyor.
Ayrıca, yapılan pek çok araştırmada, üniversite
öğrencilerinin sosyal ağları etkin kullandıkları görülüyor. Bu konudaki bir
çalışmada, üniversite öğrencilerinin sosyal ağları eğitim amaçlı kullanıp
kullanmadıkları sorgulanmıştır. Buna göre, öğrenciler “okul proje/ödevleriyle
ilgili araştırma yapmak” için sosyal ağları %71,9 oranında, “eğitim amaçlı
grupları ve etkinlikleri inceleme” amaçlı ise %81,3 oranında kullanıyor. Ayrıca, “güncel, farklı bilgiler ve
düşüncelerle karşılaşmak” için sosyal ağ kullanım oranı %89’a varmakta
Sonuç olarak, gençler sosyal ağların eğitim amaçlı
kullanılabileceğine inanıyor. Derslerin Facebook ortamında yürütülmesi
örneğinde de motivasyonlarının çok yüksek olduğu görülüyor. Bu durumun X ve
baby boomer nesillerine anlatılması gerekiyor ki; sosyal ağlar aracılığıyla
öğrencileri ile aralarında köprü kurabilecekleri gerçeği her türlü gözler önüne
seriliyor.
Evet, nesiller X, Y, Z olarak ayrılıyor. Hatta buna baby
boomer ile sessiz kuşağı da ekliyoruz. Fakat nesillerin belirli noktalarda birleştirilmesi,
hatta birleşirken aralarda geçişlerin olması insanlığın uyum içinde yaşaması
için gerekiyor. Burada nesillerin özellikleri devreye giriyor. Her bir nesil
eğer birbirinin özelliğini bilir ve ona göre anlayış geliştirirse uyum içinde
yaşamak ancak o zaman mümkün olabilecektir.
X Y ve Z kuşağı çocuklarının özellikleri neler?
Alfabenin son harflerini çağrıştırsa da aslında son
zamanların dillerden düşmeyen kuşak ayrışımlarına ait bu üç harf: X, Y ve Z
kuşağı. Çocuklarla kurulan iletişimin sağlıklı olabilmesi; zamanı ve
getirilerini anlamakla mümkün. X, Y ve Z kuşağı çocuklarının özellikleri neler?
Önümüzde yuvarlanıp giden neslin, dünyaya bakış açıları ve mevcut
donanımları karşısında oluşturdukları özelliklere genel bir bakış ile
şekillenen nesiller: X, Y ve Z kuşağı…
Bu bilgileri edinmek ya da yeni neslin demek istediğini daha
iyi kavramak için birkaç yazı ya da makale okumak aslında ebeveynleri nelerin
beklediğini ya da mevcut sorunların nereden kaynaklandığını anlamak için büyük
bir fırsat.
Çünkü iletişimin kanlı canlı olanını tükettiğimiz bu
çağlarda, aile birliğinin, çocuklarla olan iletişimin sağlıklı olabilmesi her
iki taraf adına zamanı ve zamanın getirilerini anlamakla mümkün artık.
Geleceğimizi oluşturan bireyler ile ortak paydada
buluşabilmek için yeni nesillerin çağına dair donanımlı olmak, doğru
şekillenmeleri, doğruya yönelmeleri, temel değerlerimizi belleklerinde
bulundurmaları ve sağlıklı – bilinçli ve tam destekli ilerlemeleri için önce
biz büyüklerin konuya hakim olması şart.
Zamane çocukları mı?
Her dönem için kullanılan bu kavramın içini dolduralım
biraz. Ama önce 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda meydana gelen doğum
oranın artmış olması ile birçok kaynakta ‘baby boomers’ dönemi olarak
adlandırılan kuşağı hatırlayarak başlayalım.
Bu kuşakla ilgili fazla bir bilgi yok. Verilen tarih aralığı
ise 1946 – 1964 yılları. Bu grupla ilgili kurulan cümleler, aşağı yukarı
dönemlerinin en büyük sektörel gelişme oranını yakalamış olmaları.
X kuşağı için verilen tarih aralığı 1965-1979 yılları arası
Dünyadaki en sancılı dönemlerin sonrasında ve aynı zamanda
kendi döneminin acı savaşlarını, darbelerini, soğuk savaşlarını yaşamış olan bu
grup; gelecekle ilgili endişeler geliştirmesi sonucu iş ve hayat dengesinde
başarılı olduğu kadar sadık bir çalışan sıfatıyla da taçlandırmıştır kendini.
Hissetmiş oldukları otoriteye karşı saygılı ve bunun akabinde motivasyonları da
yüksek olmuştur. Kadınların iş yaşamına atılması ile bir çocuk az, iki çocuk
fazla karmaşasına sebep olmuşlardır.
Farklılıktan hoşlanan, ön yargıları olmayan ve sağ duyulu ve
duygulu nesildir. Hızla ilerleyen teknolojiye adapte olmaya çalışırken bu
yeniliklerin takibi sırasında oldukça doyumsuz bir nesil olarak karşımıza
çıkmışlardır. Ayrıca elma bahçelerinden kovalanırken, aşk şiirleri yazan nesil…
Y Kuşağı için verilen tarih aralığı 1980-1999 yılları arasıdır
Milenyum çağı yakıştırmasına uygun olarak ilk söylenen cümle
teknolojiye olan bağımlıkları ve becerileridir. Otorite tanımaz, kural
bağlamaz, sabırsız, tatminsiz ve adapte sorunu olan bir nesil ama öğrenmeye ve
araştırmaya hevesli…
Problem çözmede grup adaptasyonları ve hareket kabiliyetleri
harika.
Bireysellikten kasıt bencillikleri.
Ve birde eleştiri oklarına denk gelirseniz kurtuluşunuz
mucize.
Mevcut sorunları ise; kimselerin onları anlamıyor olması.
Daldaki elmaların çatlayana kadar tadına bakan nesil.
Z Kuşağı için verilen tarih aralığı 2000-2021 yılları arasıdır
“İnsanlık tarihinin el, göz, kulak vb. motor beceri
senkronizasyonun en yüksek nesli olarak tanımlanmaktadırlar” diyor bir kaynak.
Yani mekanikleşmenin ilk belirtileri Z kuşağı çocuklarda.
Ve doğduğunda bu bilgilerle geldi herhalde diyecek kadar
teknolojiye adapte olma becerisi Z kuşağı çocuklarının normalitesi. Bu üstün
becerileri ve teknolojik gelişimin jet hızıyla ilerlediği dönem nedeniyle,
cevabı ön görülemeyen çok bilinmezli denklemlerin bir parçası olarak hayata
adım atmış bulunuyorlar. Z kuşağı çocuklarının hangi meslek dalında faal
olacakları dahi bilinmiyor. Çünkü meslek icatları henüz yapılmadı.
Z kuşağı, aile bireylerinin kendilerini çocuklarına karşı
yetersiz gördükleri, psikolojik bunalım örneklerinin tavan yaptığı nesil.
Sosyalleşme kavramının tarih olduğu ve teknolojiye kurban
edildiği bir nesil.
Z kuşağı, hayal dünyalarının sınırsızlığı ile cevabı
bulunamayan sorular soran nesil.
Aynı anda aktif bir şekilde pek çok işe dahil olabilen bir
kapasite ile zekaları ve becerileri hayranlık uyandıran nesil.
Z kuşağı, otorite ve kural tanımazlık hat safhada,
istedikleri doğrultusunda direnişleri kırılamaz yapıda ve haklılıkları
konusunda, grup halinde hareket etmek sorgusuz sualsiz katılacakları eylemler
arasında ilk sırada olan nesil.
Dile getirilemeyecek bir konu da yoktur ayrıca.
Ve son olarak Z kuşağı çocukları daldaki elmalardan
bihaberler.
Yazar notu:
Kuşaklar için verilen tarihler kaynaklar arası farklılaşabiliyor, ne yapalım
arada kaynayanlar olacaktır elbette…