Gümrük Birliği nedir?
Tanım olarak gümrük birliği; taraf ülkelerin mallarının tek bir gümrük alanı içinde, her nev’i tarife ve eşdeğer vergiden muaf biçimde, serbestçe dolaşabilmeleri ve tarafların, üçüncü ülkelerden gelen ithalata yönelik olarak da aynı tarife oranlarını ve aynı ticaret politikasını uygulamaları anlamındadır. Üçüncü ülkelere yönelik olarak aynı ticaret politikaları benimsendiğinden, gümrük birliği, serbest ticaret alanlarından daha ileri bir ticari entegrasyon modelidir.Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin tamamlanmasına giden yol
Türkiye, o dönemdeki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu
(AET)’na, kuruluşundan hemen sonra, Temmuz 1959’da üyelik başvurusunda
bulunmuştur.
Türkiye’nin Topluluğa tam üyeliğini bir nihai hedef olarak
ortaya koyan “Ankara Anlaşması”, 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanmış ve 1 Aralık
1964’de yürürlüğe girmiştir.
Ankara Anlaşması, tam üyeliğe giden yolu, “hazırlık dönemi”,
“geçiş dönemi” ve “son dönem” olmak üzere üç evrede öngörmüştür. Geçiş
döneminin sonunda, Gümrük Birliği’nin tamamlanması hedeflenmiştir.
Anlaşmada öngörülen “hazırlık dönemi”nin tamamlanmasıyla
birlikte, 13 Kasım 1970 tarihinde imzalanan ve 1973 yılında yürürlüğe giren
“Katma Protokol”, geçiş döneminin hükümlerini ve tarafların üstleneceği
yükümlülükleri düzenlemiştir. “Katma Protokol”ün yürürlüğe girmesiyle başlayan
ve karşılıklı/dengeli yükümlülükler esasına dayanan “geçiş dönemi”, Türkiye ile
AB arasında Gümrük Birliği’nin kademeli olarak tesisini amaçlamaktadır.
Gümrük Birliği’nin gerçekleşmesi bağlamında AB tarafı, 1971
yılından itibaren Gümrük Birliği’nin kapsadığı sanayi mallarındaki vergilerini
Türkiye lehine tek taraflı olarak sıfırlamıştır. Ülkemizin bunu yapması için
ise, 1973 yılından itibaren 22 yıllık kademeli bir geçiş süresi benimsenmiştir.
Türkiye, üzerine düşen indirimleri 1978 yılına kadar
gerçekleştirmiş, ancak, bu yıldan sonra, ekonomik sıkıntıların da artmasıyla
birlikte, ülkemiz AET’ye karşı yükümlülüklerinin 5 yıl ertelenmesi talebinde
bulunmuş ve bu talep Mayıs 1979’da kabul görmüştür.
1980’lerde ülkemizin dışa açılma ve ithal ikamesi
politikalarına yönelmesiyle birlikte, Gümrük Birliği’ne bakış açımız da
değişmiştir. Türkiye bir taraftan 14 Nisan 1987 tarihinde Avrupa Topluluğuna
üyelik müracaatında bulunmuş; diğer taraftan da, ertelenmiş olan gümrük
vergileri uyum ve indirim takvimini 1988’den itibaren hızlandırılmış biçimde
tekrar yürürlüğe koymuştur.
Tam üyelik müracaatımız, gerek ülkemizde, gerek AB kanadında
ilişkileri geliştirme arayışlarını teşvik etmekle birlikte, 1992 yılı başına
kadar Topluluğun bu anlamda ciddi bir inisiyatif aldığını söylemek güçtür. 1990
yılında Konsey’e sunulan ve o tarihlerde ülkemizle ilişkilerden sorumlu Komiser
Matutes’in adıyla anılan öneriler paketi de, bir üye ülkenin engellemesi
nedeniyle sonuçsuz kalmıştır. Pakette, Gümrük Birliği’nin 1995 yılının sonunda
tamamlanması, Gümrük Birliği’yle dolaylı veya doğrudan ilgili alanlarda
işbirliğinin derinleştirilmesi, mali işbirliğinin yeniden başlatılması ve
siyasi işbirliğinin teşvik edilmesi öngörülmekteydi.
Bu gelişmeler sonucunda, Katma Protokol uyarınca vadesi 1995
yılında gelecek olan Gümrük Birliği’nin, ilişkileri hareketlendirmek için
sadece ekonomik ve ticari planda değil, siyasi planda da yararlı bir araç
olacağı görüşü ağır basmaya başlamıştır. Gümrük Birliği’ni tamamlarken hedeflerimizin
başında, AB piyasalarındaki payımızı genişletmek ve tam üyeliğin en önemli
şartını yerine getirerek, bu alanda avantajlı bir konuma ulaşmak gelmiştir.
Bu çerçevede, Kasım 1992’de yapılan Türkiye-AB Ortaklık
Konseyi toplantısında, Gümrük Birliği’nin hazırlıklarını yapmak ve buna dair
ilişkin usul ve esasları tespit etmek amacıyla bir Komite kurulmuştur. Komite
çalışmalarının sonucunda, Gümrük Birliği tamamlanmıştır.
Gümrük Birliği Türkiye ile AB arasında yeni bir anlaşma
mıdır?
Bir önceki başlıkta ayrıntılı olarak incelendiği üzere,
Gümrük Birliği, Türkiye ile AB arasında yapılmış yeni bir anlaşma değildir.
1963 Ankara Anlaşmasıyla başlatılan bütünleşme sürecinin bir aşamasıdır.
Bu bağlamda, Gümrük Birliği bir anlaşmayla değil; Türkiye-AB
Ortaklık Konseyi’nin 6 Mart 1995 tarihli toplantısında kabul edilen 1/95 sayılı
Ortaklık Konseyi Kararı uyarınca, 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren
tamamlanmıştır.
Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin kapsamı
Türkiye-AB Gümrük Birliği, sadece sanayi ürünlerini ve işlenmiş
tarım ürünlerini kapsamakta, geleneksel tarım ürünleri ise kapsam dışı
bulunmaktadır. İşlenmiş tarım ürünlerinde gümrük vergileri tespit edilirken,
tarım payı ile sanayi payı ayrılmakta ve sadece sanayi payı vergi muafiyetine
tabi tutulmaktadır.
Gümrük Birliği’nin tamamlanmasıyla Türkiye, AB’nin 1971’den
bu yana tek taraflı olarak uyguladığı biçimde, AB’den gelen sanayi ürünlerine
yönelik tüm gümrük vergilerini ve eş etkili tedbirlerini ortadan kaldırmıştır.
Ayrıca, uygulanan miktar kısıtlamalarına da son verilmiştir.
Bu kapsamda, sanayi ürünleri itibarıyla üçüncü ülkeler için
Gümrük Birliği öncesinde %16 seviyesinde olan ortalama koruma oranı, 2011 yılı
İthalat Rejimi kapsamında %4,2 seviyesine gerilemiştir.
Bu çerçevede, 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı (OKK)
uyarınca, Gümrük Birliği"nin düzgün işleyişini sağlamak ve ortak ticaret
politikasını uygulamak üzere, ithalat ve ihracata ilişkin ortak kurallar,
kotaların yönetimi, dampingli veya sübvansiyonlu ithalat karşı koruma, tekstil
ithalatına ilişkin otonom düzenlemeler, dahilde ve hariçte işleme rejimleri AB
ile uyumlu hale getirilmiştir.
Buna ek olarak, Gümrük Birliği çerçevesinde, AB’nin tercihli
ve otonom rejimlerine uyum devam etmektedir.
Bu itibarla, şimdiye kadar Türkiye 16’sı yürürlükte olmak
üzere toplam 27 adet Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzalamıştır. Diğer
taraftan, pek çok ülke ve ülke grupları ile müzakereler ve müzakerelere başlama
çabaları devam etmektedir.
Bugüne kadar, Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri* (MDAÜ :
Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Litvanya, Estonya,
Letonya, Bulgaristan, Romanya) ile EFTA ülkelerinin (Norveç, İzlanda, İsviçre,
Liechtenstein) yanısıra, İsrail, Makedonya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Fas,
Filistin, Tunus, Suriye, Mısır, Arnavutluk, Gürcistan, Karadağ, Sırbistan, Şili
ve Ürdün'le serbest ticaret anlaşmaları imzalanmış ve yürürlüğe girmiştir.
Lübnan’la imzalanan anlaşma onay sürecindedir. Ukrayna (istikşafi), Kanada
(istikşafi), Endonezya (istikşafi), Vietnam (istikşafi), Malezya, Güney Kore,
Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri (Bahreyn, Kuveyt, Oman, Katar, Suudi
Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri), Hindistan (istikşafi), Morityus,
Seyşeller, Kamerun, Libya, MERCOSUR ülkeleri (Arjantin, Brezilya, Paraguay,
Uruguay), Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Fiji, Kolombiya, Moldova ve Ekvator’la müzakere
süreci başlatılmıştır.
Söz konusu anlaşmalar, Türk ihracatına yeni pazarlar
yaratılmasına, bu pazarlara daha önce tavizli koşullarla girme imkânı bulmuş
ülke malları karşısında Türk mallarının karşı karşıya kaldığı rekabet
dezavantajının ortadan kaldırılmasına ve Türk sanayicisinin ihtiyaç duyduğu
hammadde ve yarı mamullerin daha uygun koşullarda temin edilmesine de katkıda
bulunmaktadırlar.
Buna ek olarak, AB’nin gelişmekte olan ve az gelişmiş
ülkelere uyguladığı otonom tarife tavizlerini içeren Genelleştirilmiş Tercihler
Sistemi’ne (GTS) uyum, Gümrük Birliği kapsamındaki ürünler itibariyle 1 Ocak
2008 tarihinde tamamlanmıştır.
* Mart 2004 ve Ocak 2007 yılındaki AB Genişlemesiyle
birlikte, Türkiye'nin bu ülkelerle akdettiği serbest ticaret anlaşmaları
sonlandırılmıştır.